QNB Invest Odak

Hilmi Yavaş 13 Nisan 2022 Çarşamba
TCMB PPK toplantısı beklentimiz

TCMB PPK 14 Nisan 2021 Perşembe günü toplanıp, faiz kararını saat 14:00’da açıklıyor olacak. Piyasa beklentisi bizim beklentimize paralel olarak, TCMB’nin Şubat ayında son 3 toplantıda olduğu gibi politika faizini %14’te sabit tutacağı yönünde.

Hatırlanacağı üzere, TCMB Eylül-Aralık ’21 arasında politika faizinde toplam da 500 baz puan faiz indirimine gitmişti. Öte yandan, Ocak, Şubat ve Mart aylarında gerçekleşen PPK toplantısında politika faizini sabit bırakmıştı.

Enflasyon (TÜFE) Mart’ta piyasa beklentisi olan %5,7 ve bizim beklentimiz %6,3’ün bir miktar altında aylık %5,5 oranında artış gösterdi. Dolayısıyla, yıllık enflasyon %54,4’ten %61,1’e yükseldi. Bu yılın ilk yarısında ÜFE-TÜFE arasındaki makasın henüz kapanma eğilimine başlamadığı için maliyet kaynaklı fiyat artışlarının hem mal hem de hizmet mal gruplarında görünmeye devam etmesini bekliyoruz.

Ayrıca, enerji, emtia ve ara mallarında yaşanan fiyat artışının Nisan ve Mayıs aylarında ÜFE’ye etki edeceğini değerlendiriyoruz. Pandemi sonrasında hizmet sektörünün kapasite kullanım oranındaki artışla ve sektördeki girdi maliyetlerindeki artışla beraber hizmet enflasyonundaki yüksek seyrin devamı ise şaşırtmayacaktır. Nisan’da enflasyonun %4, Mayıs ve Haziran’da ise %2’nin bir miktar üzerinde gerçekleşme ihtimali olduğunu değerlendiriyoruz. Dolayısıyla, yılın ilk yarısı sona ermeden yıllık enflasyon %70 civarına yükselebilir. Yıllık enflasyonu ve politika faizinin %14 olduğunu göz önüne aldığımızda, 2022’ye ilişkin belirgin bir negatif reel faiz görünümünün korunduğu kanaatindeyiz.

İktisadi faaliyetlere baktığımızda ise dayanıksız mallar ve hizmetler tüketiminin güçlü seyrettiğini, öte yandan dayanıklı tüketim malları, sabit sermaye yatırımları ve inşaat sektörü üretiminin Aralık ayından bu yana ivme kaybettiğini değerlendiriyoruz. Özellikle Şubat ayına ilişkin sektörel ciro verilerine baktığımızda inşaat sektörünün güçlenmediği görünüyor. Mevsimsellikten arındırılmış inşaat sektörü üretim hacminin Aralık ayından bu yana daraldığını düşünüyoruz. Aralık ayında finansal piyasalarda yaşanan oynaklık, inşaat maliyetlerinde yaşanan büyük artış inşaat sektörü üretimini olumsuz etkilemiş olabilir.

Kredi arzına baktığımızda ise son haftalarda ticari kredi arzında güçlü ivmelenmenin devam ettiğini gözlemliyoruz. Negatif reel faiz görünümü altında, şirketlerin işletme sermayesi ihtiyacının artmasından dolayı yılın geri kalanında TL cinsinden kredi arzının artış trendine devam etmesini bekliyoruz. Bu açıdan, TCMB’nin ticari kredi arzını olumlu görmeye devam edeceğini düşünüyoruz.

TCMB’nin dikkat çekeceği diğer bir konunun ise cari denge ve ödemeler dengesi finansmanı olacağını tahmin ediyoruz. Beklentimiz Nisan-Aralık ’22 arasında cari açığın 20 milyar USD’e erişebileceği yönünde. Diğer bir konu ise bu dönemde 40 milyar dolara yaklaşan ana para ve faiz dış borç servisi olacak. TCMB’nin ödemeler dengesi finansmanı konusunda “liralaşma” politikasına atıf yapmaya devam edeceğini değerlendiriyoruz. Ayrıca, bankanın cari dengenin (açık) “sürdürülebilir” yapısına vurgu yapacağını düşünüyoruz.

 

Grafik 1 – Enflasyon ve Politika Faizi




Kaynak: TÜİK, QNBFI

İkon-ok
Hilmi Yavaş 11 Nisan 2022 Pazartesi
Şubat Ödemeler Dengesi Değerlendirmemiz

Cari açık 4,7 milyar dolar olan beklentimizin üzerinde, 5,4 milyar dolar olan medyan beklentinin ise altında 5,2 milyar dolar olarak gerçekleşti. Böylece, 12-aylık birikimli cari açık, Aralık’ta 14,0 milyar dolar ile dip yaptıktan sonra önce Ocak’ta 19,1 milyar dolara yükseldi. Şubat da ise 21,9 milyar dolara yükseldi.

Cari açıktaki artışın arkasında dış ticaret açığının artış göstermesi etkili oldu. Ekim’de 43,5 milyar dolar olan 12 ay birikimli dış ticaret açığı Şubat’ta 59,9 milyar dolara yükseldi. Bu artışın arkasında ise büyük oranda küresel enerji fiyatlarındaki yükseliş kaynaklı enerji ithalatındaki artış vardı.

Önümüzdeki döneme baktığımızda ise Şubat itibariyle 61,9 milyar dolar olan enerji ithalatının 2022 tamamında 91 milyar USD’ye ulaşmasını bekliyoruz. Bu beklentinin dayandığı varsayım ise mevcut enerji fiyatlarının yıl sonuna kadar yatay seyretmesi.

Öte yandan, enerji haricindeki ara mal ithalatının da artış göstermeye devam etmesini bekliyoruz. Bu artışın da önemli bir kısmı küresel emtia fiyatlarındaki artış kaynaklı. Sonuç olarak 2022 itibariyle 352 milyar USD’ye erişebileceğini değerlendiriyoruz. Enerji haricinde ithalatta ciddi bir hacim artışı öngörmüyoruz. 2021 yılında bu rakam 271 milyar USD olmuştu. Şubat itibariyle ise bu rakam 290 milyar USD’ye ulaşmış durumda.

İhracat tarafında ise güçlü performans devam ediyor. Şubat ayı itibarıyla 12-aylık birikimli ihracatın 232 milyar USD, Mart ayı itibarıyla ise 235 milyar USD’ye eriştiğini gözlemliyoruz. 2022’in tamamında bu rakamın 261 milyar dolara erişebileceğini değerlendiriyoruz. Hacimsel olarak baktığımızda, ihracat büyüme eğilimin yıl boyunca %10 civarında devam edeceğini varsayıyoruz.

Hizmetler ihracatında ise Şubat itibarıyla 12-aylık birikimli seyahat ve yolcu taşıma gelirlerinin 22,8 ve 8,4 milyar USD’ye yükseldiğini gözlemliyoruz. Bu iki kalemin 2022’nin tamamında sırasıyla 30 milyar USD ve 13 milyar USD’ye ulaşacağını varsayıyoruz.

Diğer bir deyişle, hesaplamamızda her iki kalemin de pandemi öncesi seviyelere ulaşabileceğini tahmin ediyoruz Hizmet ihracatının bu seviyelere ulaşması için Şubat ayından itibaren yıl sonuna mevsimsellikten arındırılmış seyahat ve yolcu taşımacılık verilerinin yaklaşık %30 artış göstermesi gerekiyor. Ancak, yakın coğrafyamızda yaşanan jeopolitik gelişmeler hizmet ihracatı beklentimize dair aşağı yönlü riskleri artırmış durumda.

Ana senaryomuza göre 2022’de cari açığın 40 milyar USD’ye (GSYH’nin yaklaşık %5,0’i) öngörüyoruz. Öte yandan, riskleri değerlendirdiğimizde, cari açığın beklentimizin üzerinde gelmesinin altında gelmesinin üzerinde olduğunu düşünüyoruz.

Ödemeler dengesinin yıllık bazda finansman kalemine baktığımızda ise 21,9 milyar dolarlık cari açığın finansmanında banka dışı özel sektörün dış kredi borcundaki 6,3 milyar USD, dış finansman kalemindeki 5,2 milyar USD, bankalarda yerleşik olmayanların mevduatındaki 10,6 milyar USD ana rol oynuyor. Bankaların ise tam tersine nette 3,6 milyar USD Eurobond, 4,6 milyar USD ise dış krediyi kapattığını görüyoruz. Net doğrudan yatırımların ve net hata noksanında da ödemeler dengesi finansmanına sırasıyla yaklaşık 7 milyar USD ve 4,4 milyar USD katkısı söz konusu.

Ödemeler dengesi finansmanına makro olarak baktığımızda, finansman kaynaklarının son yıllarda mevduat ve dış finansman kredisi gibi görece kısa vadeli finansman yöntemlerine doğru evrildiğini gözlemliyoruz. Örneğin, son 1 yılda ödemeler dengesi finansmanının yaklaşık %40’ının sadece iki kalemden, dış finansman kredisi ve yerleşik olmayanların bankalardaki mevduatından kaynaklandığını gözlemliyoruz.

Nisan-Aralık ‘22’de yaklaşık 20 milyar USD cari açık ve 38 milyar USD civarı dış borç ana para geri dönüşü olacağını tahmin ediyoruz. Bu finansman ihtiyacının son 1 senede olduğu gibi bankalarda mevduat, dış finansman ve diğer kredilerde artış yoluyla gerçekleşmesini bekleriz. Ayrıca, Hazine bu dönemde Eurobond ihraçlarına giderek finansmanı kolaylaştırma yoluna gidebilir.

 

 

Grafik 1 – Cari Denge (12 ay birikimli, milyon dolar)


,


Kaynak: TÜİK, QNBFI

İkon-ok
Hilmi Yavaş 4 Nisan 2022 Pazartesi
Mart Enflasyon Verisi Değerlendirmemiz

Enflasyon (TÜFE) Mart’ta piyasa beklentisi olan %5,7 ve bizim beklentimiz %6,3’ün bir miktar altında aylık %5,5 oranında artış gösterdi. Dolayısıyla, yıllık enflasyon %54,4’ten %61,1’e yükseldi. Mart’ta enflasyondaki yükselişte ana unsurlar ulaştırma grubundaki %13,3, diğer temel mallardaki aylık %5,1, dayanıklı mallardaki %5,1, eğitimdeki %6,6, lokanta/oteller grubundaki %6,0 ve et ürünlerindeki %13,7 artış etkili oldu.

Dikkat çeken verilere baktığımızda, Mart’ta taze-sebze meyve yıllık enflasyonu %81,5 civarında yatay seyretti. Yakın bir süre önce, Aralık’ta bu oran çok daha az %18 civarındaydı. Öte yandan,  işlenmiş gıda ürünleri enflasyonu yılık %59,4’ten %63,6’ya yükseldi. Gıda fiyatlarındaki artışların arkasında ise bazı ürünlerde yurtiçi üretimin talebe yetişmekte zorlanması, üretim faktör maliyetlerindeki artışlar, uluslararası gıda hammadde fiyatlarında döviz bazında artışlar ve döviz kuru hareketlerinin olduğunu değerlendiriyoruz. Eğer Şubat ortasında işlenmiş temel gıda ürünlerinin KDV oranı %8’den %1’e indirilmeseydi, işlenmiş gıda ürünlerindeki yıllık artış oranı %70’i aşabilirdi.

Jeopolitik gelişmelerin yansıması olarak, küresel gıda fiyatlarında güçlü bir artış yaşanıyor. Ayrıca, TL cinsinden uluslararası işlenmiş gıda fiyatları ile yurtiçi gıda fiyatları arasındaki makasın kapanmasının uzunca bir süre daha devam edeceğini değerlendiriyoruz.

Enflasyonist baskıların diğer önemli unsurlarından biri ise hizmet enflasyonundaki artışın devam etmesiydi. Mevsimsellikten arındırılmış kira, haberleşme ve ulaştırma haricindeki hizmet enflasyonu (çekirdek) Aralık’ta %8, Ocak’ta %8,8, Şubat’ta %4,1 yükseliş gösterdikten sonra Mart’ta %3,6 artış gösterdi. Diğer bir değişle çekirdek hizmet enflasyonunun geçen sene Ekim’de %20,2 iken Mart’ta %46,9’a tırmandığını gözlemliyoruz.

Çekirdek mallara baktığımızda ise dayanıklı mallar aylık %5,1, diğer temel mallar ise aylık %5,3 artış gösterdi.  ÜFE endeksinin Aralık’ta aylık %19,1 oranında artış gösterdikten sonra Ocak’ta %10,5 oranında yükselmişti. Şubat’ta kurun sabit seyrine rağmen, ÜFE’nin aylık %7,2 artış gösterdiğini gözlemlemiştik. Mart’ta döviz kurunun da etkisiyle, ÜFE aylık %9,2 artış gösterdi.  Bu yükselişte, enerji fiyatlarında Şubat ayında gerçekleşen fiyat artışları (elektrik %128, doğalgaz %50) , döviz kuru artışları, ücretlerdeki yüksek artış oranı yanı sıra, küresel tedarik zincirinde yaşanan kısıtlar ve yüksek kapasite kullanımı başrolde idi. Küresel emtia fiyatlarındaki artışın ve enerji sektöründeki zamların etkisiyle, Nisan’da da aylık bazda benzer ÜFE gerçekleşmesi bekliyoruz.

Enflasyonun ana dinamiklerine baktığımızda, son 4 aydır gözlemlenen maliyet kaynaklı fiyat artışı ivmesinin Mart’ta bir miktar hız kestiğini, ancak hala yüksek olduğunu gözlemliyoruz. Ayrıca, hizmet ve mal gruplarında tabana yayılan fiyat artışları dikkat çekmeye devam ediyor. Örneğin, yıllıklandırılmış 3 aylık medyan enflasyonun Şubat’ta %127 ile zirve yaptıktan sonra Mart’ta %85’e gerilediğini hesaplıyoruz. 2022 yılına kadar ortalama TÜFE serisinde medyan enflasyon ataletinin %6 olduğunu düşündüğümüzde, Mart itibariyle tabana yayılan güçlü enflasyonist baskıların devam etmekte olduğunu gözlemliyoruz. Buna rağmen, bu ivmenin önümüzdeki aylarda hızlı bir şekilde düşüş göstereceğini değerlendiriyoruz.

Bu yılın ilk yarısında ÜFE-TÜFE arasındaki makasın henüz kapanma eğilimine başlamadığı için maliyet kaynaklı fiyat artışlarının hem mal hem de hizmet gruplarında görünmeye devam etmesini bekliyoruz. Ayrıca, enerji fiyatlarına yönelik fiyat artış baskısının yıl boyunca devam edebileceğini değerlendiriyoruz. Pandemi sonrasında hizmet sektörünün kapasite kullanım oranındaki artışla ve sektördeki girdi maliyetlerindeki artışla beraber hizmet enflasyonundaki yüksek seyrin devamı ise şaşırtmayacaktır.

Yıllık enflasyonu ve politika faizinin %14 olduğunu göz önüne aldığımızda, 2022’ye ilişkin belirgin bir negatif reel faiz görünümünün korunduğu kanaatindeyiz.

 

 

Grafik 1 – Yıllık TÜFE & TCMB Ort. Fonlama Faizi



Kaynak: TÜİK, QNBFI


İkon-ok
Hilmi Yavaş 1 Nisan 2022 Cuma
Mart Enflasyon Verisine Dair Beklentimiz

Pazartesi günü (4 Nisan) açıklanacak Mart ayı enflasyon verisinin %5,5 civarlarında olan piyasa beklentisinin üzerinde %6,3 olarak gerçekleşmesini bekliyoruz. Böyle bir gerçekleşme durumunda yıllık enflasyon %44,4’den %62,5’e yükselmiş olacak.  

Enflasyondaki yükseliş beklentimizin arkasında ise TL’deki değer kaybının birikimli etkileri (Ağustos ‘21’den Mart ‘22’ye aylık ortalama dolar kuru %71 yükseldi) ve ithalat fiyatlarındaki (Ağustos ‘21’den Mart ’22 arasında dolar bazında aylık ortalama Brent fiyatı %67 yükseldi) artış baş rol oynuyor.

Mart’ta özellikle temel mallar enflasyonun aylık %5,5 artış göstereceğini düşünüyoruz. Dayanıklı ve diğer tam mallar fiyat artışı ise muhtemelen %6-7 oranında artış gösterebilir. Hizmet enflasyonun da Şubat’ta olduğu gibi aylık %3,5 civarında gerçekleşmesini bekliyoruz.  Toplamda ise çekirdek enflasyonun %4,3 civarında artış göstermesi şaşırtıcı olmayacaktır.

Gıda enflasyonu Mart’ta maliyet kaynaklı olarak artış eğilimi göstermeye devam ederken, Şubat ayının ortasında, işlenmiş temel gıda ürünlerinde KDV %8’den %1’e indirilmişti. Gene de gıda fiyatlarının yüksek tek haneli seviyelere erişebileceğini değerlendiriyoruz. Ancak, İTO ve Türk-iş geçim anketleri Mart’ta gıda enflasyonunun %6-7’ye erişebileceğine işaret ediyor. Bugün açıklanan İTO Geçinme Endeksine baktığımızda ise Mart ayında fiyat artışı aylık %6,3, yıllık ise %63,2 olarak açıklandı. Endeksin detaylarına baktığımızda özellikle gıda ve hizmetler kalemlerinde kayda değer enflasyonist baskılar gözlemleniyor.

Ayrıca, Mart’ta akaryakıt fiyatlarında gerçekleşen %25 civarında artışın da manşet enflasyon üzerinde 1 puana yakın etkisi olduğunu göz önüne almak gerekiyor.

Yılın geri kalanında ise Aralık ayına kadar yıllık enflasyonun yüksek seviyelerde dalgalanmasını bekliyoruz. Öte yandan, son dönemde emtia fiyatlarındaki artış eğilimi beklentilerimize ilişkin yukarı yönlü riskleri arttırıyor. Sonuç olarak derin negatif reel faiz görünümünün bir süre daha dikkat çekici unsur olarak gündemde kalmaya devam edeceğini değerlendiriyoruz.

 

 

Grafik 1 – Yıllık TÜFE & TCMB Ort. Fonlama Faizi



Kaynak: TÜİK, QNBFI

İkon-ok
Hilmi Yavaş 17 Mart 2022 Perşembe
TCMB PPK Kararı Değerlendirmemiz

Piyasa beklentisi ve bizim beklentimize paralel olarak, TCMB politika faizini %14’te sabit tutmaya karar verdi. Hatırlanacağı üzere, TCMB Eylül-Aralık ’21 arasında politika faizinde toplam da 500 baz puan faiz indirimine gitmiş, bundan önceki 2 toplantıda ise politika faizini sabit bırakmıştı.

TCMB enflasyon görünümü ile ilgili değerlendirmesinde son gelişmelere yer vermiş: “Enflasyonda yakın dönemde gözlenen yükselişte; sıcak çatışma ortamının yol açtığı enerji maliyeti artışları, ekonomik temellerden uzak fiyatlama oluşumlarının geçici etkileri, küresel enerji, gıda ve tarımsal emtia fiyatlarındaki artışlar ile tedarik süreçlerindeki aksaklıklar gibi arz yönlü unsurlar ve talep gelişmeleri etkili olmaktadır.”

Bir önceki karar metninde yer alan TCMB’nin geleceğe yönelik rehberlik etmesini amaçladığı paragrafta bir takım eklemeler ile beraber çok önemli bir değişiklik yapılmamış: “Alınmış olan kararların birikimli etkileri yakından takip edilmekte ve bu dönemde fiyat istikrarının sürdürülebilir bir şekilde kurumsallaşması amacıyla TCMB’nin tüm politika araçlarında kalıcı ve güçlendirilmiş liralaşmayı teşvik eden geniş kapsamlı bir politika çerçevesi gözden geçirme süreci devam etmektedir.”

Bu ifadeyle ilişkili olarak Kur Korumalı TL mevduat hacminin 600 milyar TL’ye doğru yükselmeye devam ettiğini gözlemliyoruz.  Yetkililer, 10 Mart itibariyle bu rakamın 557 milyar TL’ye ulaştığı belirtiliyor. Bu oran toplam vadeli TL mevduatının üçte birinden fazla bir orana tekabül ediyor.

Enflasyon görünümü ile alakalı olarak, TCMB “gelişmiş ülke merkez bankaları artan enerji fiyatları ve arz-talep uyumsuzluğuna bağlı olarak enflasyonda görülen yükselişin beklenenden uzun sürebileceğini değerlendirmektedir” değerlendirmesi aynı şekilde yinelenmiş.

TCMB, Türkiye’deki enflasyon görünümü konusunda olumlu  değerlendirmesi de benzer şekilde yinelemiş: “Kurul, sürdürülebilir fiyat istikrarı ve finansal istikrarın tesisi için atılan ve kararlılıkla sürdürülmekte olan adımlar ile birlikte, küresel barış ortamının yeniden tesis edilmesi ve enflasyonda baz etkilerinin de ortadan kalkmasıyla dezenflasyonist sürecin başlayacağını öngörmektedir”.

Ayrıca, TCMB, enflasyon görünümündeki seyir ile cari denge ve kredi arzı ilişkisini vurgulamaya devam ediyor. Ancak, TCMB “cari işlemler dengesinin 2022 yılında fazla vermesi öngörülmektedir” ifadesinin yerine “cari işlemler dengesinin sürdürülebilir seviyelerde kalıcı hale gelmesi” ifadesi yerleştirilmiş. “uzun vadeli Türk lirası yatırım kredilerinin önemli bir rol oynayacağını” belirtilmiş.

TCMB yeni bir ifade ile beraber şu açıklamada bulunmuş: “Kurul, uzun vadeli Türk lirası yatırım kredileri de dâhil olmak üzere kredilerin büyüme hızı ve erişilen finansman kaynaklarının amacına uygun şekilde iktisadi faaliyet ile buluşmasının finansal istikrar açısından önemli bir rol oynayacağını değerlendirmiştir.”

Bugünkü karar metninin özetlemek gerekirse, TCMB’nin enflasyon görünümü ile ilgili değerlendirmesi ve enflasyon ile mücadelede etkin olarak kullanmaya çalıştığı “alet kutusu” son toplantı metinlerde yer aldığı şekilde muhafaza edilmiş. Şu aşamada finansal istikrar, TL mevduatlarındaki artış (KKM ile beraber) ve dengeli büyüme kompozisyonunun devam etmesi enflasyonla mücadelede ana unsurlar olarak kullanıldığı özetlenebilir.

Hatırlanacağı üzere enflasyon (TÜFE) Şubat’ta piyasa beklentisi olan %3,8 ve bizim beklentimiz %4,6’nın üzerinde aylık %4,8 oranında artış göstermişti. Dolayısıyla, yıllık enflasyon %48,7’den %54,4’e yükseldi. Bu yılın ilk yarısında ÜFE-TÜFE arasındaki makasın henüz kapanma eğilimine başlamadığı için maliyet kaynaklı fiyat artışlarının hem mal hem de hizmet mal gruplarında görünmeye devam etmesini bekliyoruz. Ayrıca, enerji fiyatlarına yönelik fiyat artış baskısının Mart ve Nisan aylarında ÜFE’ye etki edebileceğini değerlendiriyoruz. Pandemi sonrasında hizmet sektörünün kapasite kullanım oranındaki artışla ve sektördeki girdi maliyetlerindeki artışla beraber hizmet enflasyonundaki yüksek seyrin devamı ise şaşırtmayacaktır. Mart’ta aylık enflasyonun %5’in, Nisan’da ise %3’ün bir miktar üzerinde gerçekleşme ihtimali olduğunu değerlendiriyoruz. Yıllık enflasyonu ve politika faizinin %14 olduğunu göz önüne aldığımızda, 2022’ye ilişkin belirgin bir negatif reel faiz görünümünün korunduğu kanaatindeyiz.


Grafik 1 – Yıllık TÜFE & TCMB Ort. Fonlama Faizi

İkon-ok
Hilmi Yavaş 16 Mart 2022 Çarşamba
FED FOMC faiz kararı sonrası PPK toplantısı

FOMC Faiz Kararı bu akşam TSİ 21:00’de gerçekleşiyor olacak. Piyasa beklentisi ve fiyatlaması FED’in 25 baz puanlık faiz artışı ile faiz arttırım döngüsüne başlayacağı. Daha da önemlisi, bu akşam Başkan Powell FED’in bundan sonra hangi hızla hangi seviyeye kadar politika faizini yükselteceğine ilişkin bir rehberlik sağlayabilir.

CME Fed Watcher’ın hesaplamasına göre Mart ’23’e kadar toplam 9 adet faiz artışının yapılma ihtimali %70’in üzerine çıktı. Ayrıca, piyasaların fiyatlamasına göre FED yaklaşık 1.5 yıl gibi süre içerisinde %70’in üzerinde bir ihtimal ile politika faizini en az 10 faiz arttırımı ile 225-250 baz puana yükseltecek.


Diğer bir değişle bu seviye ile  FED’in faiz arttırım sürecini tamamlaması bekleniyor. FED’in bu akşam faiz kararı ile yayınlacağı “dot plot” tahmin çizelgesinin bu beklenti ile ne kadar uyumlu olup olmadığı bizlere piyasa fiyatlaması ile FED’in olası reaksiyon fonksiyonunun uyumunu değerlendirme fırsatı verecek. Ayrıca, FED’in bu toplantıda varlık portföyünü ne zaman ve hangi hızla küçülteceğine dair söyleyecekleri de önümüzdeki dönemde piyasa fiyatlamasını etkileyecek diğer önemli bir konu olacak.

Öte yandan, bizlerin en fazla merak edeceği konulardan bir tanesi FED’in bu kadar hızlı bir şekilde faiz arttırma süreci yönetmesinin orta ve uzun vadeli büyüme ve enflasyon beklentilerine etkisinin ne olacağı. FED’in yayınladığı ekonometrik modele göre 11 Mart itibariyle 5 yıl sonraki gecelik faiz beklentisi ile 1 yıl sonra beklenen faiz beklentisi arasındaki fark negatif bölgeye geriledi. Bu da piyasaların FED’in hızlı bir faiz arttırım döngüsüne girmesi halinde iktisadi faaliyetlerin etkilenebileceği ihtimali fiyatlamasına işaret ediyor olabilir.

Orta-uzun vadede girdi maliyetlerinin artması, tedarik zincirlerinin yeniden şekillenmesi ve enerji piyasalarındaki yapısal değişikler sebebiyle enflasyonun önceki döngülere kıyasla yüksek seyredebileceğini değerlendirirken, nötr faiz seviyesinin düşük seviyelerde şekillenmesinden dolayı uzun vadeli negatif reel faiz ortamının korunması bizleri şaşırtmayacaktır.


Öte yandan, TCMB PPK 17 Mart 2021 Perşembe günü toplanıp, faiz kararını saat 14:00’da açıklıyor olacak. Piyasa beklentisi bizim beklentimize paralel olarak, TCMB’nin Şubat ayında bir önceki toplantıda olduğu gibi politika faizini %14’te sabit tutacağı yönünde.

Hatırlanacağı üzere, TCMB Eylül-Aralık ’21 arasında politika faizinde toplam da 500 baz puan faiz indirimine gitmişti. Öte yandan, 20 Ocak’ta gerçekleşen bir önceki PPK toplantısında politika faizini sabit bırakmıştı.

TCMB’nin karar metninde FED ve ECB’nin içine girmiş oldukları parasal sıkılaşma sürecine, Rusya-Ukrayna çatışmasının gıda ve emtia piyasalarına etkisinin yanı sıra cari denge ve enflasyon görünümü üzerindeki olumsuz etkilere değinmesini bekleriz.

Hatırlanacağı üzere enflasyon (TÜFE) Şubat’ta piyasa beklentisi olan %3,8 ve bizim beklentimiz %4,6’nın üzerinde aylık %4,8 oranında artış göstermişti. Dolayısıyla, yıllık enflasyon %48,7’den %54,4’e yükseldi. Bu yılın ilk yarısında ÜFE-TÜFE arasındaki makasın henüz kapanma eğilimine başlamadığı için maliyet kaynaklı fiyat artışlarının hem mal hem de hizmet mal gruplarında görünmeye devam etmesini bekliyoruz. Ayrıca, enerji fiyatlarına yönelik fiyat artış baskısının Mart ve Nisan aylarında ÜFE’ye etki edebileceğini değerlendiriyoruz. Pandemi sonrasında hizmet sektörünün kapasite kullanım oranındaki artışla ve sektördeki girdi maliyetlerindeki artışla beraber hizmet enflasyonundaki yüksek seyrin devamı ise şaşırtmayacaktır. Mart’ta aylık enflasyonun %5’in, Nisan’da ise %3’ün bir miktar üzerinde gerçekleşme ihtimali olduğunu değerlendiriyoruz. Yıllık enflasyonu ve politika faizinin %14 olduğunu göz önüne aldığımızda, 2022’ye ilişkin belirgin bir negatif reel faiz görünümünün korunduğu kanaatindeyiz.

İktisadi faaliyetlere baktığımızda ise dayanıksız mallar ve hizmetler tüketiminin güçlü seyrettiğini, öte yandan yatırımlar ve inşaat sektörünün ise Aralık ayında yaşanan finansal oynaklıktan dolayı ivme kaybetmiş olabileceğini değerlendiriyoruz.

Özellikle Ocak ayına ilişkin sektörel ciro verilerine baktığımızda inşaat sektörünün güçlenmediği görünüyor. Mevsimsellikten arındırılmış inşaat sektörü üretim hacmi Aralık ve Ocak’ta aylık bazda %4 daralmış olabileceğini tahmin ediyoruz. Aralık ayında finansal piyasalarda yaşanan oynaklık, inşaat maliyetlerinde yaşanan büyük artış inşaat sektörü üretimini olumsuz etkilemiş olabilir.


İkon-ok
Back to Top