Önerilen Sonuçlar()
Mobil Uygulamayı İndir
QNB Invest
© 2018 QNB Invest A.Ş.
2020’de GSYH’nin %8’ine ulaşan kredi genişlemesi ile beraber, sanayi üretim ve perakende satış hacmi 3Ç20’de çok hızlı toparladı.
Sanayi Üretimi Detaylar:
Kaynak: TÜİK, QNBFI; Son veri: Ağustos
Perakende Satış Hacmi Detaylar:
Hizmetler ve İnşaat Sektörü Detaylar:
Kaynak: TÜİK, QNBFI; Son veri: Eylül (QNBFI Beklenti)
ABD Hazine Bakanı’nın yeni bir korona virüs ekonomik yardım paketi konusunda anlaşmaya uzak olduklarını ve seçimlerden önce bir anlaşmaya ulaşmanın zor olacağını açıklaması mali teşviğe yönelik beklentilerin azalmasına neden oldu. Diğer yandan Avrupa’da salgın nedeniyle alınan bazı kısıtlama kararları ve bu durumun ekonomik aktiviteyi olumsuz etkilemesine yönelik endişeler ile küresel risk iştahı zayıfladı. Özellikle de Avrupa borsalarında kısa vadeli yükselen trendler aşağı kırılmış durumda.
Euro Stoxx (Euro Bölgesi hisse senedi endeksi)
Paris ve Fransa’da birçok şehirde salgın nedeniyle belirli saatlerde sokağa çıkma yasağı uygulanacak iken, Londra’da Cumartesi gününden itibaren daha sıkı karantina önlemlerinin alınması planlanıyor. Hatırlanacağı üzere pandeminin başlarında dünyada topyekün bir şekilde uygulanan kısıtlama önlemleri ülkelerin ekonomik verilerinde sert düşüşe neden olmuş ve daha sonrasında normalleşme adımları ile birlikte ekonomiler toparlanma sürece içerisine girmişti. Avrupa açısından bakacak olursak, önümüzdeki dönemde salgının artış hızının azalması ve buna paralel son kısıtlamaların gevşetilmesi bölge ekonomilerinin, yeniden belirgin şekilde olumsuz etkilenmemesi açısından önem taşıyor. Diğer yandan son alınan tedbirlerin ekonomiye yansımaları önümüzdeki dönemde Avrupa piyasalarının gidişatında etkili olacaktır.
Öte yandan ABD’de seçimlere iki haftalık bir süreç kalmışken, Demokratların ve Cumhuriyetçilerin mali paket konusunda anlaşma sağlaması tarafların yaklaşımı nedeniyle bu aşamada zor gözüküyor. Buna paralel seçimlere kadar ABD ve dolayısıyla da küresel piyasalarda bu durumdan kaynaklı olarak zaman zaman aşağı yönlü baskı görebiliriz. Dolayısıyla da hem Avrupa hem de ABD’de yaşanan gelişmeleri göz önünde bulundurduğumuzda, kısa vadede risk alma iştahı görece düşük kalabilir. İçeriye bakıldığında ise, teknik olarak BIST 100 Endeksi’nin 1173 desteğinin üzerinde kalabilmesi kısa vadeli olumlu görünümünü açısından takip edilebilir. 1185 seviyesi ise direnç olarak korunuyor.
ABD Başkanı Trump’tan karışık açıklamalar gelmeye devam ediyor. Hafta içinde 2,4 trilyon dolarlık teşvik paketi müzakerelerini durdurma kararı alan Trump, bu paket ile ilgili olarak demokratların yönetimindeki eyaletleri kurtarmak için teşvik istediğini ve bunun korona virüs ile hiçbir alakası olmadığını belirtmişti. Trump bir gün sonra ise, Kongre’ye korona virüsten zarar gören sektörler, küçük işletmeler ve tüketicilere destek olacak küçük ölçekli bir yardım paketi hazırlama çağrısında bulundu.
Fed dün akşam yayımladığı toplantı tutanaklarında ilave politika eylemi olmadan, ekonomideki toparlanma hızının daha düşük olabileceğini belirtti. Mart ayından bu yana genişlemeci yönde ilave adımlar atarken, Fed para politikasının mali politika ile desteklenmesi gerektiğini düşünüyor. Bu bağlamda demokratların hedeflediği 2,4 trilyon dolarlık teşvik paketi ekonominin geneli üzerinde daha destekleyici görünüyor. Seçimlerde Kongre’de demokratların kontrolü sağlaması ve bu paketin geçmesi halinde bu durum ülke ekonomisinin diğer kanaldan da desteklenmesi adına küresel piyasalar tarafından olumlu algılanabilir. Ancak anketlere göre Trump’ın karşısında şu anda daha önde görünen Demokrat başkan adayı Biden, hafta içerisinde askeri tehditleri bırakması ve diplomasi için alan yaratması konusunda Trump’ın Türkiye'ye baskı yapması yönünde açıklamalarda bulundu. Dolayısıyla da Biden’ın Türkiye’ye yönelik olumsuz söylemlerinin ardından ABD seçim sonuçlarının ülkemiz için önemi daha da artırmış durumda. Biden’ın açıklamalarının yanında , S-400 konusunda bazı ABD’li senatörlerin Türkiye’ye yönelik yaptırım çağrısında bulunması gibi gelişmelerle artan jeopolitik endişelere bağlı olarak ülke risk primi yükseldi. Ancak TL’de artan volatiliteye karşın, BIST 100 Endeksi’nin dirençli yapısını koruduğunu ve satışların destek seviyelerine doğru karşılandığını görüyoruz. Endeksin aşağı yönlü hareketlerde yeniden tepki çabasında olmasını ve destek bulmasını olumlu olarak değerlendiriyoruz. Teknik olarak bakıldığında; endekste 1153’ün üzeri yukarı yönlü hareketin yeniden 1162 ve 1173 dirençlerine devamı için öne çıkıyor. 1142’nin altında 1130 ise ikincil destek olup, bu seviye üzerinde kısa vadeli olumlu görünüm korunuyor olacak.
Ekonomilerin COVİD-19 sebebiyle İlkbaharda kapanıp sonrasında açıldıkları süreçte şu ana kadarki toparlanma hem resmi hem de piyasa oyuncularının tahmin ettiğinden daha hızlı ve güçlü oldu. Hatta, FED başkanı Jerome Powell ve diğer birçok FED yetkilisi bu gerçeği kabul etti. Neredeyse özel ve bağımsız kuruluşların tamamı 2020’e ait ekonomik daralma senaryolarını olumlu yönde revize etmeye başladılar. Örneğin, OECD Haziran raporunda 2020’de ABD ekonomisinin %7,3 daralmasını beklerken, Eylül raporunda bu beklentiyi %3,8 daralma olarak revize etti.
ABD’de işsizlik oranı hızla düşerken, açık iş ilanı sayısı hızla normalleşmeye devam etti. Nisan’da %4,4’ten %14,7’e yükselen işsizlik oranı Ağustos’ta %8,4’e geriledi. Bu dönemde COVİD-19 sebebiyle gerçekleşen istihdam kaybının yaklaşık %75’i geri alındı. Fiyat istikrarının seyrinin yeniden COVİD öncesi döneme döneceğine dair emareler güçlendi. Konut satışı ve konut sektörü güveni, perakende satışlar COVİD-19 öncesi trendin dahi üzerine çıktı. Sanayi üretimi COVİD-19 öncesi patikaya yeniden oturmaya başladı. Hizmetler ve sanayi güven ve satın alma yöneticileri anketlerinde olumlu gidişatın yılın son çeyreğinde de devam edeceğine dair sinyaller güçlenerek devam etti.
Olumlu gelişmelere rağmen, yeni işsizlik başvuruları ve devam eden işsizlik başvuruları yüksek seyretmeye devam ediyor. ABD’de vaka sayıları yeteri kadar düşmedi ve hizmet sektörünün önemli bir kısmı kapalı olmaya devam ediyor. Bu düşük gelir grupları gelirleri üzerindeki baskıların devam etmesi anlamına geliyor. Mali destek programının sonunun gelmesiyle beraber düşük gelir gruplarında gelir kaybı gerçekleşebilir. Bu da tüketim harcamalarında gözlemlenen V tipi düzeltmenin kalıcı olmayacağı anlamına gelebilir.
Bu risklerin dengelenmesinin gereği konusunda genel bir konsensüs oluşsa, FED ve Hazine Bakanlığı yeni bir mali paketin ilan edilmesini beklese de siyasi uzlaşmazlıklar bir engel. Ayrıca, ABD giderek seçim atmosferine giriyor. Demokratlar hem başkanlık koltuğunu hem de Senato’da hakimiyeti Cumhuriyetçilerin elinden alabilirse büyük bir mali paket konusunda beklentiler yeniden güçlenecektir ancak bunun gerçekleşmesi 2021’in ilk yarısının sonunu bulabilir.
Mart ayında onaylanan ve gerçekleşen 3 trilyon dolarlık paketin (düşük gelir gruplarına haftalık 600 dolarlık gelir transferi ve 500 milyar dolar tutarında küçük işletmelere mali destek) sonuna gelinmesiyle beraber ekonomiye desteğin devamının sağlanması adına yeni bir mali paket gündemde, ancak son haftalarda siyasi anlaşmazlıklardan dolayı bu paketin gerçekleşme ihtimali azalmış durumda.
FED’in Yeni Strateji Belgesi ve Önemi:
Son FOMC karar metninden anladık ki gelecekte faiz artışı ve para politikasında normalleşmenin başlaması için 3 koşul sunuluyor: 1) Maksimum istihdam ki büyük ihtimalle maksimum istihdam da %3,5 arasına geriledi 2) Enflasyonun %2’e erişmesi 3) Bir süre enflasyonun %2’nin üzerinde seyredeceğine dair beklentinin oluşması.
Geçmişle kıyas ettiğimizde, buradaki önemli değişiklik 3. Maddenin yani enflasyonun bir süre %2’nin üzerinde seyretmesi büyük bir ihtimal olarak belirmeden FED’ in faiz arttırmayacak olması.
FOMC’de sunulan ayrıntılı tabloya rağmen, belirsizler tamamen ortadan kalkmadı. Birinci olarak, maksimum istihdamın nerede oluşacağını bilmiyoruz. İkinci olarak enflasyonun ne kadar süre ve ne kadar %2 üzerinde seyretmesi gerektiğini bilmiyoruz. Ayrıca, diğer bilinmeyen konu da FED’in varlık alımları ile ilgili olarak alımları hangi hızda devam edeceği noktasında soru işaretleri var. Bu alımların özellikle uzun vadeli faiz hadlerinin seviyesini belirlemede önemli bir etkisi olabilir. Şu an için FED aylık 120 milyar dolar civarında varlık alımı programına devam ediyor.
FOMC toplantısı sonrasındaki basına demeçlerinde, FED yetkililerinin FED’in yeni stratejisine dair kafa karışıklıklarını azaltmak yerine katkıda bulunduğunu ifade edebiliriz.
Son aylarda gelen güçlü iktisadi verilere rağmen, FED üyeleri bazı istisnalar dışında orta ve uzun vadede çok endişeli kalmaya devam ediyor. Sebebi ise ABD’de başta hizmet sektörü istihdamı ve katkısı olmak üzere birçok unsurun COVİD-19 önceki dinamiklerine geri dönmekte zorlanacağı endişesi.
FOMC kararında, 2022 ötesine kadar enflasyonun %2 ve üzerine çıkmayacağı görüşünü koruyan FOMC, faizlerde de herhangi bir artış beklemiyor. Diğer bir deyişle, orta vadede -%1,0 - 1,5 civarında negatif reel faizin devam edeceği anlamına geliyor. Modern zamanlarda bu kadar uzun bir süre bu kadar negatif reel faiz gözlemlenmemişti. Dolayısıyla, ekonomi hızla COVİD-19 öncesi seviyeye ulaşırsa mevcut gevşek para politikası finansal istikrarsızlıkların oluşması tehlikesini ortaya çıkarabilir.
Öte yandan, COVİD-19 öncesindeki bir yıllık süreç içerisinde de herhangi bir resesyon yaşanmamasına ve tam istihdam hedefine giderek yaklaşmasına rağmen FED’in 4 faiz indirimi gerçekleştirdiğini ve tekrardan repo ihaleleriyle bilanço büyüttüğünü de unutmamak gerekiyor.
Dolayısıyla hem FED hem de piyasalar kısa vadede iktisadi faaliyetler hızlı toparlasa da orta ve uzun vadede de yapısal ve döngüsel risklerden dolayı uzun süre gevşek para ve mali politika uygulanması gerektiği düşüncesinde güçlü ve geniş bir konsensüs devam ediyor.
Önümüzdeki dönemdeki ön büyük FED risk ise verilerin çok güçlü gelmeye devam etme durumunda, FED’in gevşek para politikasını aniden revize etmek zorunda kalması ve faiz patikasının daha dik ve erken başlama ihtimali dikkatleri çekmeye başladı. Dolayısıyla, dikkatler bu konuya yoğunlaşmaya başladı. Para politikası açısından en büyük risk FED’in Mayıs 2013 benzeri bir pivot pozisyonu alması olacaktır.
Diğer cevaplanmayan soru ise FED’in aylık 120 milyar dolar civarında aldığı varlıkların seyri konusu olmaya devam ediyor. Bu alımların arttırılıp arttırılmayacağı ya da azaltılıp azaltılmayacağı ya da hangi noktada alımların azaltılacağı konusunda net bir takvim ya da ipucu bulunmuyor.
Bu varlık alımlarının önemi ise özellikle uzun vadeli tahvil faizlerinin seyri konusunda belirleyici özelliği olabilir. Diğer bir deyişle verim eğrisinin şekli konusunda. Verim eğrisinin şekli FED’in de önem verdiği ve hatta tartıştığı bir konu.
Çözümlenemeyen faktörlerin olduğu ve iktisadi faaliyetlere yönelik belirsizliklerin bu kadar artış gösterdiği bu dönemde finansal piyasalarda da kararsızlık yaşanması ve yön arayışı çok şaşırtıcı değil.
Yakın gelecekte piyasalarda risk fiyatlaması açısından üç ana senaryo olduğunu düşünüyoruz.
Senaryo 1: FED FOMC’nin senaryosu gerçekleşirse, diğer bir deyişle enflasyon çok yavaş bir şekilde 2’lere doğru hareket ederse;
Senaryo 2: COVİD öncesi iktisadi seviyeye beklenenden hızlı dönüş yaparsak;
Senaryo 3: FED’ in FOMC senaryosundan daha yavaş bir ekonomik toparlama gerçekleşirse.
Değerlendirmemize göre, önümüzdeki dönemde 1. ve 2. senaryo arasında bir süreç bizi bekliyor olacak. Özellikle, son 2-3 aylık dönemde 1. Senaryo fiyatlaması daha fazla egemen oldu.
Öte yandan, Eylül ayının önemli bir kısmında kısmen 2. senaryonun gerçekleşme ihtimalinin fiyatlanmaya başladığını gözlemledik.
Gene de şimdilik 1. Senaryonun piyasaların ağırlıklı olarak fiyatladığı senaryo olduğunu düşünüyoruz. Önümüzdeki dönemde risk 2. Senaryo fiyatlamasının ağırlık kazanması olabilir. Öte yandan, zayıf veriler gelmeye başlarsa, yeniden 1. Senaryonun fiyatlaması daha egemen hale gelebilir. Dolayısıyla, ana senaryoda finansal piyasalar ve FED açısından ne sıcak ne soğuk koşullar devam etmesi olacağını düşünüyoruz. Bu noktada nispeten büyük bir mali plan beklentisi bu senaryo açısında önemli bir destek unsuru olmaya davam edecektir.
Borsa İstanbul, Pay Piyasası’nın yapısını sadeleştirmek ve işlem gören paylarda derinliğin artırılması amacıyla bugünden itibaren geçerli olmak üzere, yeni pazar yapısı uygulamasını devreye aldı. Bu kapsamda Pay Piyasası’nda pazar yapılanması, pazarlardaki işlem görme esasları, pazarlar arası geçiş kriterleri ile kota alma şartlarında bazı değişiklikler yaptı. Pazarlar ile ilgili yapılan değişikliklere değinecek olursak; Yıldız Pazar Grup 1 - Grup 2 ve Ana Pazar Grup 1 - Grup 2 şeklindeki ikişerli ayrım kaldırılmış, bunun yerine Yıldız Pazar’daki gruplar Yıldız Pazar çatısı altında birleştirilirken, Ana Pazar Grup 1, Ana Pazar, Ana Pazar Grup 2 ise Alt Pazar olarak değiştirilmiştir. Gelişen İşletmeler Pazarı ise Alt Pazar ile birleştirilmiştir. Yapılan en önemli değişikliklerden biri Alt Pazar’da gerçekleştirilmiştir. Alt Pazar’da yer alan paylarda derinliğin ve likiditenin sınırlı olabileceği ve buna paralel aşağı ve yukarı yönlü sert fiyat hareketlerin gerçekleşme ihtimali göz önünde bulundurulduğunda; Alt Pazar’daki hisse senetlerinde açığa satış ve kredili işlem yapılamayacak olmasını küçük yatırımcıyı korumak adına olumlu buluyoruz. Açığa satış ve kredili işlemler sadece Yıldız Pazar ve Ana Pazar’da yer alan likiditenin ve derinliğin daha yüksek olduğu hisselerde gerçekleştiriliyor olacak. Diğer yandan Alt Pazar’da sürekli şekilde brüt takas uygulaması bulunurken, günlük fiyat marjı %10’da, devre kesici tetikleme oranı %5’de olacak. Yurtiçi hisse senedi piyasalarımıza olan ilginin arttığını ve buna paralel yılın başından bu yana yaklaşık 500 bin yeni yatırımcının geldiğini göz önünde bulundurduğumuzda, sadeleşme adımı kapsamında pazarlarda yapılan değişikliklerin, Alt Pazar uygulamasının ve alınan diğer önlemlerin küçük yatırımcıları korumak adına faydalı ve yerinde olduğunu düşünüyoruz.
Hisse senedi piyasalarımıza ilgi devam ederken, teknik olarak BIST 100 Endeksi’nde 1118-1130 bandının yukarı tamamlanması ile güçlenen kısa vadeli görünüm korunuyor. Yükselen trendde hareket eden endekste 1153 seviyesinin kalıcı olarak aşılması halinde 1162 ve 1171 dirençlerine yönelim görebiliriz. 1142 ilk etapta destek olup, 1130 ana desteği üzerinde kısa vadeli görünüm güçlü kalmaya devam edecek.
TCMB Para Politikası Kurulu (PPK) sürpriz bir kararla politika faiz oranını %8,25’ten 200 baz puan artışla %10,25 seviyesine yükseltti. Politika faizinde değişim beklenmezken, geç likidite penceresi faiz oranında artırım yapılacağına yönelik beklentiler mevcut idi. TCMB’nin beklentilerin aksine bu yönde karar alması piyasalar tarafından olumlu karşılanırken; TL toparlanma, BIST ise yükselme eğilimi gösterdi. TCMB toplantı metninde faiz artırım kararı için enflasyondaki risklere vurgu yaptı. Enflasyon beklentilerinin kontrol altına alınması ve enflasyon görünümüne yönelik risklerin sınırlanması amacıyla Ağustos ayından itibaren atılan sıkılaştırma adımlarının güçlendirilmesi gerektiğini değerlendirdiklerini ve fiyat istikrarını desteklemek amacıyla bu doğrultuda karar aldıklarını açıkladı. Önümüzdeki günlerde fonlamanın kompozisyonuna göre, TCMB ortalama fonlama maliyetinin hangi seviyelerde oluşacağı önemli olacak.
TCMB’nin kararları sonrasında TL’nin seyrine bakıldığında; pozitif ayrışma yaşansa da, azalan küresel risk iştahı nedeniyle gelişmekte olan ülke para birimlerindeki son dönemdeki kırılganlık TL’deki toparlanma eğilimini sınırlıyor. Özellikle de Fed’in ekonomik tahminlerini kötüleştirmesi sonrasında düşen risk iştahına bağlı olarak dolara olan talep, son dönemde bazı komite üyelerinin nispeten şahin tondaki açıklamaları ile devam ediyor. Buna paralel dolar endeksinde yaklaşık olarak haftalık bazda yaşanan yükseliş ile gelişmekte olan ülke para birimleri değer kaybetme eğilimi gösteriyor.
İçeride ise; son dönemde döviz kurlarında yaşanan bu yükselişin genel olarak bu ülke kurlarına benzer harekette gerçekleştiğini söyleyebiliriz. TCMB’nin faiz artırım yönündeki adımını fiyat ve finansal istikrara yönelik risklerin azalması adına olumlu buluyoruz. Önümüzdeki dönemde TL’nin seyri ise daha çok benzer para birimlerinin hareketine bağlı olacak. Ancak sıkılaştırma yönünde atılan adım sonrasında diğer gelişmekte olan ülke para birimlerindeki olası değer kayıplarının ardından TL’nin daha sınırlı olumsuz tepki verdiğini görebiliriz. BIST 100 Endeksi’nde ise sıkışma formasyonu direnci 1118 seviyesinin üzeri kısa vadeli görünümün güçlenmesi adına önemli. Bu seviyenin üzerinde endekste banka hisseleri öncülüğünde 1130 direncine doğru yükselişin devam ettiğini görebiliriz.