Önerilen Sonuçlar()
Mobil Uygulamayı İndir
QNB Invest
© 2018 QNB Invest A.Ş.
TCMB PPK, 2022’de 7 toplantı üst üste para politikası faizini sabit bıraktıktan sonra iki ay önce (Ağustos PPK toplantısında) sürpriz bir şekilde 100 baz puan indirime gitmişti. Faiz indirimlerine Eylül’de 100 baz puan ile devam eden TCMB bu ayki toplantısında piyasa beklentisi ve bizim beklentimiz olan 100 baz puan faiz indirimi yerine 150 baz puanlık bir indirimle %12 olan faiz oranını %10,50’ye düşürdü. TCMB, ayrıca, bir sonraki PPK toplantısı için de benzer bir faiz indiriminin gelebileceğinin ve böylece faiz indirim sürecinin sona erebileceğin mesajını net bir şekilde verdi. Hatırlanacağı üzere, TCMB geçen senenin son çeyreğinde (Eylül-Aralık ’21 arasında) toplamda 500 baz puan faiz indirimi ile beraber faiz indirim sürecini başlatmıştı.
Daha önceki metinde yer alan ve faiz indiriminin sebebini açıklayan bölüm güncel karar metninde de aynı şekilde korunmuş: “Küresel büyümeye yönelik belirsizliklerin ve jeopolitik risklerin arttığı bir dönemde sanayi üretiminde yakalanan ivmenin ve istihdamdaki artış trendinin sürdürülmesi açısından finansal koşulların destekleyici olması önem arz etmektedir. Bu çerçevede Kurul, politika faizinin 150 baz puan düşürülmesine karar vermiş, mevcut görünüm altında güncellenen politika faiz düzeyinin yeterli olduğunu değerlendirmiştir”.
Türkiye’deki iktisadi vaziyet ile ilgili daha önceki kara metninde yer alan açıklama “bununla birlikte, üçüncü çeyreğe ilişkin öncü göstergeler azalan dış talebin etkisiyle iktisadi faaliyette ivme kaybının devam ettiğine işaret etmektedir.” ifadesi ise bu karar metninde sadeleştirilmiş: “azalan dış talebin toplam talep koşulları ve üretim üzerindeki etkileri yakından izlenmektedir.” Bu değişiklikten anladığımız TCMB iktisadi faaliyetlerdeki ivme kaybı ile ilgili olarak önceki karar metnine kıyasla daha az endişeli görünüyor.
Son dönemde başta TCMB olmak üzere çeşitli kurumların aldığı kararlar sonucunda bankacılık sisteminin kredi kullandırma kararlarında regülasyonun önemli etkisi söz konusu. Dolayısıyla, parasal gelişmeleri değerlendirirken, politika faizi kadar haftalık olarak yayınlanan bankacılık verilerini de mercek altına almak gerekiyor. Bu verilere baktığımızda, Haziran ayından bu yana YP cinsinden krediler kayda değer oranda daralırken, TP cinsinden ticari krediler ise kayda değer bir ivme kaybı yaşadı. Öte yandan, özellikle kredi kartı borç stokundaki yıllıklandırılmış %100 civarındaki büyüme hızı korunuyor. Keza, bireysel ihtiyaç ve ticari TP kredilerinde de yeniden bir ivmelenme gözlüyoruz. 14 Ekim ile biten haftanın verilerine baktığımızda ise hem ticari TP, hem bireysel ihtiyaç kredisi hem de kredi kartı borçlarında ivme kazanıldığını gözlemliyoruz.
Nihai olarak, kredi aktarım mekanizmasının ekonomi üzerindeki etkilerini tüketim kompozisyonunda değişim olarak gözlemliyoruz. Sanayi üretimindeki ivme kaybına (kısmen ihracat siparişlerindeki daralma, kısmen tedarik zinciri kısıtları, kısmen de YP ve TP kredilerdeki ivme kaybı), yataya yakın seyreden dayanıklı mallar tüketimine karşın dayanıksız mallar tüketiminin güçlü seyrettiğini gözlemliyoruz. Ayrıca, önümüzdeki 6-9 aylık dönemde kamu harcamaların iktisadi faaliyetlere katkısının artmasını bekliyoruz. Düşen politika faizi ve değişen regülasyon ile beraber bankaların uzun vadeli menkul kıymet almak zorunda kalması sayesinde, Hazine tek haneye yakın düşük faiz ile uzun vadeli borçlanabiliyor. Mevcut politikanın kamunun faiz harcamalarını düşüreceğini ve önümüzdeki dönem için mali açıdan faiz dışı harcamalar için ilave alan yaratabileceğini değerlendiriyoruz.
Mevcut iktisadi faaliyetlerin seyrinin TCMB açısından ne derece olumlu değerlendirildiğini Ekim sonunda gerçekleşecek “Enflasyon Raporu” sunumunda gözlemleme şansı yakalayacağız. Bizim perspektifimizden, mevcut iktisadi seyrin devamı sonucunda mevsimsellikten arındırılmış cari açığın aylık bazda 4-5 milyar dolar civarında seyretmesini bekleriz.
Ödemeler dengesi üzerindeki riskleri azaltmak adına yakın gelecekte iç talebin tüketim üzerinden kayda değer bir miktarda gerilemesi faydalı olabilir. Aynı zamanda tüketim talebinin dizginlenmesi, bozulan fiyatlama davranışları ve enflasyon beklentilerindeki bozulmanın enflasyon dinamikleri üzerindeki etkisini azaltabilir. Keza, ortalama enflasyonun 2023’de de 2022’de olduğu gibi yüksek gelme ihtimali yükseliyor. Şu aşamada, 2023’te ortalama enflasyonun %50’yi bulabileceği düşüncesindeyiz.
Grafik 1 – Yıllık TÜFE & TCMB Ort. Fonlama Faizi
Kaynak: TÜİK, QNBFI
Majör merkez bankalarından para politikasının devamına yönelik sıkılaştırma yanlısı açıklamalar ve geçtiğimiz hafta ülke tahvil faizlerinde yaşanan yükseliş küresel borsalarda satışları beraberinde getirdi. ABD borsaları son 1,5 aylık süreçte alçalan kanalda zayıf bir seyir izliyor. Bu süre zarfında S&P 500 Endeksi %16 oranında düşüş gösterdi. S&P 500 Endeksi Cuma günü 3636 olan bir önceki dip seviyenin altına geri çekildi.
Enflasyon (TÜFE) Eylül’de piyasa medyan piyasa beklentisi olan %3,7 ve bizim beklentimiz %3,5’in altında aylık bazda %3,1 oranında artış gösterdi. Dolayısıyla yıllık enflasyon %80,21’den %83.45’e yükselmiş oldu. Enflasyonun beklentimizin altında gelmesinin sebebi dayanıklı mallar enflasyonun aylık bazda %3,0 olan beklentimizi altında %1,0, diğer temel mallar enflasyonun ise %4,3 beklentimizin altında %3,0 gerçekleşmesi oldu. Diğer bir bakış açısıyla, böylece, aylık çekirdek enflasyon beklentimiz olan %3,7’nin altında %3,0 gerçekleşmiş oldu.
Öte yandan, enflasyonist baskıların en önemli göstergelerinden biri olan hizmet enflasyonundaki artışın ise yeniden ivme kazandığını gözlemledik. Şubat-Ağustos arasında aylık ortalama %3,8 oranında, Temmuz-Ağustos döneminde aylık %3,2 oranında artış gösteren hizmet enflasyonu Eylül’de %3,9 oranında artış gösterdi. Olumsuz anlamda dikkat çeken bir durum ise kira enflasyonun ciddi bir oranda hızlanması oldu. Mayıs ayında %2,3 olan kira artışı, Haziran’da %3,1, Temmuz’da %4,25, Ağustos’ta %4,4 artan kira endeksi Eylül’de %5,45 artış gösterdi. Oldukça yapışkan olan kira enflasyonundaki bu seyir geçici kanuni sınır olan %25’in çok üzerinde bir seviye anlamına geliyor.
Hizmet enflasyonu alt kalemlere bakmaya devam ettiğimizde; lokanta-otel grubunda Eylül’de %2,4 oranında artış gösterse de ivme kaybetmeye devam ediyor. Keza, Temmuz ayında asgari ücrete gelen yaklaşık %30’luk zammın bu hizmet kalemine etkisinin nispeten sınırlı olduğunu gözlemliyoruz. Diğer hizmet kalemlerine baktığımızda ise eğitim ve ulaştırma gibi kalemlerde mevsimsel etkilerle beraber maliyet artışlarını yansıtmaya başladığını gözlemliyoruz. Ayrıca, önümüzdeki aylar da özellikle sonbahara girerken oluşan mevsimsel etkiler ile beraber, daha önceden artan girdi maliyetlerindeki artışların gecikmeli olarak hizmetler enflasyonu üzerinde ilave etki yaratmasını bekliyoruz. Son olarak, ücret enflasyonun yıllık bazda %85 seviyesinde seyrettiğini gözlemliyoruz. Ayrıca, siyasiler önümüzdeki yıl bu oranın büyük ihtimalle korunacağının güçlü sinyallerini vermeye devam ediyorlar. Dolayısıyla, hizmet enflasyonun yakın vadede kayda değer ivme kaybetmesini beklemiyoruz.
Temel mal fiyatları Eylül’de aylık %1,75 artış gösterirken, alt kalemleri; dayanıklı mallar aylık %1, diğer temel mallar ise aylık %3 oranında artış gösterdi. Karşılaştırmak gerekirse, Mayıs-Temmuz arasında temel mal fiyatları aylık ortalama %3,2, alt kalemleri dayanıklı mallar %3,1, temel mallar ise %4,0 oranında artış göstermişti. Dolayısıyla, Eylül’de temel mallar fiyat artışı ivmesinde kayda değer bir düşüş yaşandı. Öte yandan, ÜFE endeksine baktığımızda ise dayanıklı ve dayanıksız mallarda Eylül ayında sırasıyla %3,2 ve %3,9 oranında artış gözlemliyoruz. Keza, giyim imalat fiyatlarında aylık bazda %12 gibi büyük bir artış söz konusu.
Dolayısıyla, TÜFE temel ve dayanıklı mallar enflasyonundaki ivme kaybı önümüzdeki aylarda tersine dönebilir. Keza, net ortalama enerji maliyetlerindeki artış Ekim ayında da devam ediyor. Ayrıca, ÜFE endeksine daha geniş açıyla baktığımızda; temel mallar ve ÜFE arasındaki makas açılmaya devam ediyor. Örneğin, 2018 yılından bu yana ara malı imalat fiyatları %475, dayanıklı mallar imalat fiyatı %312, artış gösterirken, TÜFE temel mallar fiyatları çok daha sınırlı %206, TÜFE dayanıklı malları ise %260 oranında artış gösterdi. Dolayısıyla, ÜFE-TÜFE arasındaki makasın henüz kapanma eğilimine başlamadığı için maliyet kaynaklı fiyat artışlarının hem mal hem de hizmet gruplarında görünmeye devam etmesini bekliyoruz. Ayrıca, enerji fiyatlarına yönelik fiyat artış baskısının önümüzdeki dönemde de devam edebileceğini değerlendiriyoruz.
Her ne kadar manşet enflasyonda son dönemde kayda değer bir çekilme gözlemlense de çekirdek enflasyon göstergelerine (C grubu) mevsimsellikten arındırılmış ve yıllıklandırılmış olarak baktığımızda, çekirdek enflasyon eğiliminin Nisan ayından bu yana %50 civarında yatay seyrettiğini gözlemliyoruz. Bize göre bu enflasyon dinamiklerini daha doğru yansıtan bir veri seti. Buna rağmen, son dönemde otoritelerin attığı adımlar ile beraber ticari kredi hacim artış ivmesi istikrarlı bir şekilde ivme kaybetse de Temmuz ortasında %31’e kadar yükselen ticari kredi faizleri ise %20’lere kadar geriledi.
Dolayısıyla, negatif reel faiz görünümünün korunduğuna, hatta daha da belirgin hale geldiğini gözlemliyoruz. Bununla beraber, Merkez Bankası’nın yayınladığı çıktı açığı göstergeleri iktisadi faaliyetlerin 2021 yılından bu yana potansiyelinin üzerinde seyrettiğine işaret ediyor. Ayrıca, kredi kartı harcamaları ve kredi kartı borç stoku verileri de oldukça güçlü bir artışa işaret ediyor. Geçen ay açıklanan OVP’deki tahminlere göre önümüzdeki dönemde kamu harcamaları güçlü seyretmeye devam edecek. Güçlü tüketim talebi arka planında, enflasyon görünümü fiyatlama davranışları ve beklentilerde yaşanan bozulmaların da etkisiyle bir süre daha bozulma riski taşıyor.
Her ne kadar enflasyon Mayıs ayından bu yana beklentilerin altında gerçekleşmeye devam etse ve bu son iki ayda daha belirgin hale gelse de enflasyonun Ekim’de %90’lar olmasa dahi yüksek %80’lere ulaşabileceğini değerlendiriyoruz. Öte yandan, beklentilerin sürekli altında gerçekleşen enflasyon verileri dolayısıyla, yıl sonunda enflasyonun %72’den %70’e revize ediyoruz. 2023’te ise ortalama enflasyonun %50’nin altına gerilemesini beklemiyoruz.
TCMB PPK, 2022’de 7 toplantı üst üste para politikası faizini sabit bıraktıktan sonra önceki ay (Ağustos) sürpriz bir şekilde 100 baz puan indirime gitmişti. TCMB bu ayki toplantısında piyasa beklentisi ve bizim beklentimiz olan 50 baz puan faiz indirimi yerine 100 baz puanlık bir indirimle %13 olan faiz oranını %12’ye düşürdü. Hatırlanacağı üzere, TCMB geçen senenin son çeyreğine (Eylül-Aralık ’21 arasında) toplamda 500 baz puan faiz indirimine gitmişti.
Daha önceki metinde yer alan ve faiz indiriminin sebebini açıklayan bölüm güncel karar metninde de aynı şekilde korunmuş: “Bununla birlikte, üçüncü çeyreğe ilişkin öncü göstergeler azalan dış talebin etkisiyle iktisadi faaliyette ivme kaybının devam ettiğine işaret etmektedir. Küresel büyümeye yönelik belirsizliklerin ve jeopolitik risklerin arttığı bir dönemde sanayi üretiminde yakalanan ivmenin ve istihdamdaki artış trendinin sürdürülmesi açısından finansal koşulların destekleyici olması önem arz etmektedir. Bu çerçevede Kurul, politika faizinin 100 baz puan düşürülmesine karar vermiş, mevcut görünüm altında güncellenen politika faiz düzeyinin yeterli olduğunu değerlendirmiştir”.
Daha önceki iki karar metninde de yer alan “ivmesini kaybettiği gözlenmekle birlikte, kredilerin büyüme hızı ve erişilen finansman kaynaklarının amacına uygun şekilde iktisadi faaliyet ile buluşması yakından takip edilmektedir” cümlesi olduğu gibi korunmuş. Önceki karar metninden farklı olarak “son dönemde belirgin şekilde açılan politika-kredi faizi makasının parasal aktarımın etkinliğini azalttığı değerlendirilmektedir” cümlesi metinden çıkarılmış. Öte yandan, önceki karar metninde yer alan “son dönemde belirgin şekilde açılan politika-kredi faizi makasının parasal aktarımın etkinliğini azalttığı değerlendirilmektedir.” ifadesi “son dönemde belirgin şekilde açılan politika-kredi faizi makasının ilan edilen makroihtiyati tedbirlerin katkısı ile geldiği denge yakından takip edilmektedir” ile değiştirilmiş.
Bir önceki metinde yer alan “kurul, makroihtiyati politika setini, parasal aktarım mekanizmasının etkinliğini destekleyecek araçlarla daha da güçlendirmeye karar vermiştir” cümlesi yerine ufak bir değişiklikle “kurul, parasal aktarım mekanizmasının etkinliğini destekleyecek araçlarını güçlendirmeye devam edecektir.” cümlesi yerleştirilmiş. Hatırlanacağı üzere, bir önceki faiz kararından sonraki hafta sonu (20 Ağustos 2022) TCMB “Makroihtiyati Tedbirler Hakkında Basın Duyurusu” yayınlanmıştı. Buna göre i) 23 Nisan 2022 tarihli duyuruda belirtilen zorunlu karşılığa tabi krediler (ihracat ve yatırım, KOBİ, esnaf kredileri vs. hariç) için yüzde 20 düzeyinde uygulanan zorunlu karşılık tesisinin, uygulamanın etkinliğinin arttırılması amacıyla bankalar için yüzde 30 oranında menkul kıymet tesisi ile ikâme edilmesi, ii) mevcut kredi bakiyeleri arasındaki farkın yüzde 20’si oranında zorunlu karşılığı 6 ay boyunca tesis edilme zorunluluğu ise 1 yıla uzatılmıştı.
Öte yandan, TCMB’in önlem paketi arasında en çok etkili olması beklenen karar ise şu olmuştu: Tebliğ yayımı tarihinden itibaren 2022 yıl sonuna kadar kullandırılacak ticari nitelikteki kredilerde Merkez Bankası tarafından yayımlanan yıllık bileşik referans oranın i) 1,4 katı üzerinde yıllık bileşik faiz oranıyla kullandırılacak kredi tutarının yüzde 20'si, ii) 1,8 katı üzerinde yıllık bileşik faiz oranıyla kullandırılacak kredi tutarının yüzde 90'ı nispetinde menkul kıymet tesis edilmesine karar verilmişti. Referans oranının ise %15,34 olduğunu düşündüğümüzde, bu oranın 1,4 katı bileşik yıllık %21,49, 1,8 katı ise yıllık bileşik %27,63 oranı ortaya çıkmıştı. Bugünkü faiz indirimi ile beraber bu oranlar bir kademe daha düşecektir.
Bu karar sonucu değerlendirmemiz bankaların kredi kullandırma konusunda yüksek kredi notu şirketlere referans değerine yakın bir oranda ve mümkün olduğu kadar kısa vadeli tercihinde bulunabileceği yönündeydi. Uygulamadaki sonuçlarına baktığımızda ise ticari kredilerde gözlemlenen ivme kaybı hızını arttıracak devam etti. Son verilere göre; TP kredilerde 13 haftalık büyüme trendi %70’den %56’ya geriledi. Keza, bu oran Haziran ayı başında %100’e yaklaşmıştı. TCMB, BDDK ve diğer kamu kurumların aldığı kararlar sonucunda, TCMB politika faizini %12’ye kadar indirmesine karşın para aktarım mekanizması aksi yönde çalıştı ve kredi arzı kayda değer bir oranda ivme kaybetti.
Sonuç olarak bir değerlendirme yapar isek, TCMB’nin aldığı kararların net olarak etkisi sonucu ticari kredi faizlerindeki kayda değer düşüşe rağmen, bu etkinin tersine kredi artış ivmesi hızlı bir şekilde ivme kaybediyor. Diğer bir deyişle, toplam kullandırılan kredi büyümez iken, ortalama kredi maliyeti şirketler için düşüyor. Diğer bir yandan ise tüketici kredilerinde genel olarak yavaş seyir devam etse de kredi kartı harcamaları güçlü kalmaya devam ediyor. Bireysel kredi kartı borcu yıllıklandırılmış %90 civarında artış eğilimi gösteriyor. Nihai olarak, kredi aktarım mekanizmasının ekonomi üzerindeki etkilerini tüketim kompozisyonunda değişim olarak gözlemliyoruz. Sanayi üretimindeki ivme kaybına (kısmen ihracat siparişlerindeki daralma, kısmen tedarik zinciri kısıtları, belki de YP ve TP kredilerdeki ivme kaybı), nispeten zayıf seyreden dayanıklı mallar tüketimine rağmen dayanıksız mallar tüketiminin güçlü seyrettiğini gözlemliyoruz. Ayrıca, yılın Eylül-Aralık ’22 döneminde kamu harcamaların iktisadi faaliyetlere katkıda bulunmasını bekliyoruz. Düşen politika faizi ve uygulanan makroihtiyadi önlemler sayesinde Hazine tek haneye yakın düşük faiz ile uzun vadeli borçlanabiliyor. Mevcut politikanın kamunun faiz harcamalarını düşüreceğini ve önümüzdeki dönem için mali açıdan faiz dışı harcamalar için ilave alan yaratabileceğini değerlendiriyoruz.
TCMB ve diğer düzenleyici kurumların geniş önlem paketleri ve çok düşük reel faiz politikasının sonucunda mevcut iktisadi faaliyetlerin seyrinin TCMB açısından ne derece olumlu değerlendirildiğini Ekim sonunda gerçekleşecek “Enflasyon Raporu” sunumunda gözlemleme şansı yakalayacağız. Bizim perspektifimizden, mevcut iktisadi seyrin devamı sonucunda mevsimsellikten arındırılmış cari açığın aylık bazda 4-5 milyar dolar civarında seyretmesini bekleriz. Bu da Eylül ’22-Haziran ’23 döneminde dış finansman ihtiyacını aylık ortalama 10 milyar USD seviyesinde tutabilir. Ödemeler dengesi üzerindeki riskleri azaltmak adına yakın gelecekte iç talebin tüketim üzerinden kayda değer bir miktarda gerilemesi faydalı olabilir. Aynı zamanda tüketim talebinin dizginlenmesi, bozulan fiyatlama davranışları ve enflasyon beklentilerindeki bozulmanın enflasyon dinamikleri üzerindeki etkisini azaltabilir. Keza, ortalama enflasyonun 2023’de de 2022’de olduğu gibi yüksek gelme ihtimali yükseliyor. Şu aşamada, 2023’de ortalama enflasyonun %55’i bulabileceği düşüncesindeyiz.
Bu akşam toplantı kararlarını açıklayacak olan Fed’den 75 baz puanlık faiz artırımı bekleniyor. Buna paralel politika faiz oranı aralığı %3-%3,25’e yükseliyor olacak. Ağırlık beklentileri oluşturmasa da 100 baz puanlık artırımın da tahminlerin arasında yer aldığını belirtelim. Fed’den 75 baz puanlık olası faiz artırımı geçtiğimiz haftadan bu yana küresel borsalar tarafında satış baskısı şeklinde fiyatlanıyor. Fed’in 75 baz puanlık artırımı piyasalar tarafında sürpriz olmayacağından; beklentilerin ötesinde şahin mesajlar verilmediği sürece kararlar sonrasında küresel risk iştahında toparlanma görebiliriz. Bu durumda küresel borsalar yukarı tepki gösterebilir.
BIST 100 Endeksi ise volatil seyrine devam ediyor. 3149 seviyesine kadar geri çekilen endeks 3277 direnci civarında kapanış gerçekleştirdi. Aşağı yönlü trendde seyir izleyen bazı banka hisseleri dün günler sonrasında yukarı tepki gösterdi. Bankacılık endeksinde toparlanmanın devamı endekste genele yayılacak şekilde iyimserliğin yeniden oluşması için önemli. Banka hisselerinin bugün de yukarı tepki göstermesi halinde endekste yükselişin devamını görebiliriz. 3277’nin üzerinde 3318 ve 3400 hedef direnç seviyelerine doğru yükseliş gösterebilir. 3199 ara, 3149 ana destekler olup, endeksin 3149’un üzerinde kalabilmesi önemli.
ABD enflasyon verileri öne çıkıyor
ABD’de bugün açıklanacak olan enflasyon verileri küresel piyasalarda hareketliliğe neden olacaktır. Ağustos ayında manşet yıllık enflasyonun %8,5’ten %8,1’e gerilemesi, çekirdek enflasyonun ise %5,9’dan %6,1’e yükselmesi bekleniyor. Manşet enflasyonda geri çekilmesi beklentisi öne çıksa da, çekirdek enflasyonun seyrinin daha yakından takip edileceğini belirtelim. Fed daha önce yaptığı açıklamada Eylül ayı toplantısı için 50 veya 75 baz puanlık faiz artırımına enflasyon verisini gördükten sonra karar vereceğinin mesajını vermişti. Her ne kadar 75 baz puanlık faiz artırımı piyasa oyuncularının tahminleri dahilinde olsa da, enflasyon verilerinin beklentilerinin altında kalması Fed’e dair endişelerin azalmasını sağlayabilir. Olası bu durumda küresel risk iştahında artış ve borsalarda yukarı yönlü seyrin devamını görebiliriz.
BIST 100 Endeksi ise banka hisselerindeki ralli hareketi ile iki aylık süreçte yükselen trendde seyir izliyor. Endekste 3700’ün üzerinde 3760 direnç seviyesine doğru yükselişin devamını görebiliriz. 3543 desteğinin üzerinde ise kısa vadeli yön yukarı görünüyor.
Enflasyon (TÜFE) Ağustos’ta piyasa medyan piyasa beklentisi olan %2,0 ve bizim beklentimiz %2,1’in altında aylık bazda %1,46 oranında artış gösterdi. Dolayısıyla yıllık enflasyon %79,6’dan %80,2’ye yükseldi. Enflasyonun beklentimizin altında gelmesinin ana sebebi taze sebze-meyve fiyatlarının öngördüğümüzden çok daha düşük gerçekleşmesi oldu. Ağustos’ta aylık %6,1 oranında gerileyen taze sebze meyve fiyatları, Nisan ayından bu yana birikimli olarak %26 gerilemiş durumda. Öte yandan, tarımsal girdi fiyatlarında tam tersi yönünde gelişmeler yaşanıyor. Dolayısıyla, sonbahar aylarından itibaren taze sebze meyve fiyatlarında yeniden bir yükseliş bekliyoruz.
Diğer dikkat çeken gelişme ise işlenmiş gıda ürünleri fiyatının son 8 aydır ortalama aylık %7,75 oranında yükseldikten sonra Temmuz’da olduğu gibi Ağustos’ta nispeten daha yavaş %3,4 oranında yükselmesi oldu. İşlenmiş gıda fiyatlarındaki artış oranının son iki ayda ivme kaybetmesinin arkasında, küresel gıda fiyatlarında son 2 yıldır gözlemlenen yüksek fiyat artışı Haziran’dan bu yana gerilemesi olduğunu değerlendiriyoruz. Bu gelişmeyi enflasyon görünümüne risklerin bir miktar azalması açısından olumlu değerlendirsek de fiyat artış ivmesi hala çok yüksek ve bir süre daha böyle devam edebilir. Çünkü, TL cinsinden uluslararası işlenmiş gıda fiyatları ile yurtiçi gıda fiyatları arasındaki makasın kapanmasının uzunca bir süre daha devam edeceğini kanısındayız. Ayrıca, tarımsal üretim girdi fiyatlarındaki artışın önümüzdeki dönemde gıda fiyatlarını hissedilir şekilde yukarı yönlü baskılamaya devam edeceğini öngörüyoruz. Özellikle, uluslararası amonyak ve gübre fiyatlarının Avrupa’da yaşanan enerji darboğazı yüzünden yukarı yönlü artışa yeninde geçtiğini gözlemliyoruz.
Enflasyonist baskıların en önemli göstergelerinden biri olan hizmet enflasyonundaki artışın ise hız kesmediğini gözlemledik. Haziran’da %4 artan hizmet enflasyonu Temmuz’da olduğu gibi Ağustos’ta da %3,2 oranında artış gösterdi.. Olumsuz anlamda dikkat çeken bir durum ise kira enflasyonun ciddi bir oranda hızlanması idi. Mayıs ayında %2,3 olan kira artışı, Haziran’da %3,1’e ve Temmuz’da %4,25 ve Ağustos’ta %4,4 oranına yükseldi. Ağustos ayındaki artış oranının yılllıklandırılmış karşılığı %68’e tekabül etmekte. Oldukça yapışkan olan kira enflasyonundaki bu seyir kamu otoriteleri tarafından kanunlaşan %25 sınırının çok üzerinde bir seviye anlamına geliyor.
Hizmet enflasyonu alt kalemlere bakmaya devam ettiğimizde; son 8 aydır ortalama aylık %6,35 oranında yükselen lokanta-otel grubu fiyatlarının Ağustos’ta çok daha sınırlı %2,5 oranında arttıktan sonra Ağustos’ta yeniden biraz ivme kazanarak %3,3 gerçekleşmesi oldu. Gene de, Temmuz ayında asgari ücrete gelen yaklaşık %30’luk zammın bu hizmet kalemine etkisinin nispeten sınırlı olduğunu gözlemliyoruz. Bunun sebebi özel sektör ücret artışlarının Temmuz öncesine kaymış olması olabilir Yıllık bazda ise lokanta-oteller kalemi Temmuz’da %79,6’dan %79,1’e geriledikten sonra Ağustos’ta %81’e yükseliyor. Önümüzdeki aylar da özellikle sonbahara girerken oluşan mevsimsel etkiler ile beraber, daha önceden artan girdi maliyetlerindeki artışların gecikmeli olarak hizmetler enflasyonu üzerinde ilave etki yaratmasını bekliyoruz.
USD/TL kurunun Mayıs ayından bu yana %25 civarında arttığını gözlemlemiştik. Çekirdek enflasyon üzerinde bu etkiyi gözlemliyoruz. Çekirdek mal fiyatları Ağustos’ta aylık %3,1 artış gösterirken, alt kalemleri; dayanıklı mallar aylık %2,65, diğer temel mallar ise aylık %4,64 oranında artış gösterdi. Karşılaştırmak gerekirse, Temmuz’da temel mal fiyatları %3,7, alt kalemleri dayanıklı mallar %3,9, temel mallar ise %4,5 oranında artış göstermişti. Dolayısıyla, temel mallar fiyat artışı ivmesinde kayda değer bir ivme kaybından söz etmek için henüz erken görünüyor.
Keza, ÜFE endeksine baktığımızda ise temel mallar ve ÜFE arasındaki makas daha yavaş olarak olsa da açılmaya devam ediyor. Örneğin, 2018 yılından bu yana ara malı imalat fiyatları %463, dayanıklı mallar imalat fiyatı %300, dayanıksız mallar üretici fiyatları %348 artarken, tüketici temel mallar fiyatları çok daha sınırlı %201 oranında artış gösterdi. Karşılaştırmak gerekirse, Ocak 2003-Aralık 2017 arasında dayanıklı tüketim malları üretim maliyeti %144 oranında artış göstermişken, dayanıklı mallar fiyatları sadece %110 artış göstermişti. Dolayısıyla, ÜFE-TÜFE arasındaki makasın henüz kapanma eğilimine başlamadığı için maliyet kaynaklı fiyat artışlarının hem mal hem de hizmet gruplarında görünmeye devam etmesini bekliyoruz. Ayrıca, enerji fiyatlarına yönelik fiyat artış baskısının yıl boyunca devam edebileceğini değerlendiriyoruz.
Her ne kadar manşet enflasyonda son dönemde kayda değer bir çekilme gözlemlense de çekirdek enflasyon göstergelerine (C grubu) mevsimsellikten arındırılmış ve yıllıklandırılmış olarak baktığımızda, çekirdek enflasyon eğiliminin Nisan ayından bu yana %50 civarında yatay seyrettiğini gözlemliyoruz. Bize göre bu enflasyon dinamiklerini daha doğru yansıtan bir veri seti. Buna rağmen, son dönemde otoritelerin attığı adımlar ile beraber Temmuz ortasında %31’e kadar yükselen ticari kredi faizleri ise %22’ye kadar geriledi. Dolayısıyla, negatif reel faiz görünümünün korunduğuna, hatta daha da belirgin hale geldiğini gözlemliyoruz. Bununla beraber, Merkez Bankası’nın kendi yayınladığı araştırmaya göre çıktı açığı göstergeleri ekonomik aktivitenin 2021 yılından bu yana potansiyelinin üzerinde seyrettiğine işaret ediyor. Ayrıca, Pazar günü yayınlanan OVP’deki tahminlere göre kamu genel dengesi açığı yüksek seyretmeye devam edecek. Bu gelişmeler ve beklentiler ışığında, enflasyon görünümü fiyatlama davranışları ve beklentilerde yaşanan bozulmaların da etkisiyle daha da bozulma riski taşıyor.
Her ne kadar enflasyon Mayıs ayından bu yana beklentilerin altında gerçekleşmeye devam etse de enflasyonun Ekim’de %90’lar olmasa dahi yüksek %80’lere ulaşabileceğini değerlendiriyoruz. Ayrıca,, yıl sonunda enflasyonun %72’yi bulabileceğini değerlendirmemizi koruyoruz. Öte yandan, işlenmemiş gıda fiyatlarındaki dalgalanmalar yüzünden yıl sonunda enflasyon birkaç puan daha düşük gelebilir. Ancak, bizim şu aşamada gösterge olarak kabul ettiğimiz enflasyon beklentisi ise önümüzdeki yılın ilk altı ayındaki ortalama enflasyon. Bu dönemde %55 gibi bir enflasyon beklentimiz mevcut. Diğer bir taraftan ise 2023 sonu enflasyon beklentimizi %27’den %29’ye yükseltiyoruz. Bu değerlendirmeler negatif reel faiz görünümü beklentimizin nasıl korunduğunu açıklıyor.