QNB Invest Odak

Hilmi Yavaş 2 Şubat 2021 Salı
Ocak ayı Enflasyon Beklentimiz

İstanbul Ticaret Odası’nın yayınladığı İstanbul Perakende Fiyat Endeksine göre, Ocak’ta perakende fiyatlar %1.16 oranında artış gösterdi. Böylece yıllık bazda enflasyon Aralık ayı %14.40 iken, Ocak’ta %15.05’e yükselmiş oldu.

Öte yandan, 3 Şubat Çarşamba günü yayınlanacak Ocak ayı TÜFE verisine ilişkin piyasa beklentisi %1.5 civarındayken, bizim beklentimiz %2.0 civarında. Görece yüksek beklentimiz ve öncü İstanbul verisi arasındaki farkın sebepleri İstanbul’da %5 oranında gerileyen giyim fiyatları ve aylık sadece %0.68 artış gösteren gıda ürünleri fiyatları olarak görünüyor. Ocak’ta işlenmiş gıda ürünlerinde, başlıca sütlü ve yağlı mamullerdeki artışa rağmen, mevsimsel ortalamaların çok üzerinde seyreden hava koşulları taze sebze/meyve fiyatlarını baskılamış görünüyor.

Biz, beklentimize temel oluşturan her iki kalemde de kayda değer yükseliş öngörmüştük. Öte yandan, İstanbul’da Ocak’ta gerçekleşen sağlık/bakım (%10) ve ulaştırma hizmetleri (%5) enflasyonundaki önemli artışın sadece bir kısmını enflasyon beklentimizde yer vermiştik. Toplamda ise enflasyon beklentimize dair riskler bir miktar aşağı yönlü görünüyor.  

Geçtiğimiz hafta TCMB yılın ilk enflasyon raporu sunumunda ve güncellemesinde 2021 ve 2022 sonu enflasyon projeksiyonu (“ara hedeflerini”) değiştirmedi. 2021 sonu konsensüs enflasyon beklentisi (%11.50 civarı) ve TCMB projeksiyonu arasında açılan farkın 3 ana sebebi varmış gibi görünüyor.

  1. TCMB 4Ç20 itibariyle ekonominin %2,8 gibi büyük bir çıktı fazlası (ekonominin potansiyelinden hızlı büyümesi) verdiğini hesaplamaya başladı. Çıktı fazlasının Haziran 2021 itibariyle ortadan kalkması ve 4Ç21 itibariyle yeniden %2.0 gibi bir çıktı açığına dönmesi öngörülüyor. Diğer bir değişle 2021 süresince çıktı açığında %5.0’lik gibi bir düşüşün yaşanması hesaba katılıyor. Bu kadar hızlı ve güçlü bir değişikliğin şu aşamada ancak çok sıkı bir para politikası ve iç talepte önemli bir gerileme ile yaşanabileceğini değerlendiriyoruz.
  2. TCMB, bir önceki Enflasyon Raporu (Ekim sonu) ile kıyasla 2021’de TL cinsinden ithalat fiyatlarının enflasyon üzerinde 0.4 puan daha az etkisi olacağını öngörüyor. İki rapor arasında geçen sürede global emtia fiyatlarındaki artışı ve artan riskleri göz önüne aldığımızda, bu öngörünün 2021’de güçlü TL beklentisine dayandığını değerlendiriyoruz
  3. Kısa ve orta vadede enflasyonda TCMB’nin enflasyon düşüşü beklentisinin enflasyon beklentilerini olumlu etkileme ihtimali.

Yukarıda bahsettiğiniz her 3 faktöründe gerçeklemesi ve enflasyonun TCMB projeksiyonlarına yakınması için en kritik unsur TCMB’nin oldukça sıkı para politikası ve Maliye’nin mali disiplin dozunu arttırmasının gereceğini değerlendiriyoruz.

Ayrıca, TCMB Başkanı Sayın Naci Ağbal eğer kısa vadede enflasyon TCMB’nin raporda öngördüğü patikanın üzerinde çıktığı durumda (Örneğin TÜFE’nin Ocak’ta aylık %2.0 civarı gerçekleştiği bir durum bunu sağlayabilir), ilave faiz artışından çekinmeyeceklerinin çok güçlü sinyalini verdi.  

Ocak ayında piyasa beklentisine paralel bir enflasyon gerçekleşirse, yıllık enflasyon %14.6’dan %14.8’e yükselmiş olur. Öte yandan İTO perakende fiyatlarına yakın bir gerçekleşme söz konusu olursa, yıllık enflasyonda %14.2’ye doğru bir gerileme yaşanabilir. Dolayısıyla, bu durumda, Ocak ayı itibariyle enflasyon TCMB’nin görece iyimser enflasyon patikasına uyumlu gerçekleşebilir. Böyle bir durumda ise - TL’deki son değer kazancını da göz önüne aldığımızda (7.40’dan 7.10’a doğru) - TCMB’nin 18 Şubat’ta gerçekleşecek PPK toplantısında ilave faiz artışına gitmesine gerek kalmayabileceğini değerlendiriyoruz.

TL’deki son değer kazancına rağmen (ki hala yüksek seviyede), küresel emtia fiyatlarında (başta gıda olmak üzere) artış trendi devam ediyor. Dolayısıyla hem gıda hem de üretici fiyatları kanalında hala ciddi miktarda gerçekleşmemiş maliyet kaynaklı enflasyon bekliyor. Ayrıca, asgari ücrete yapılan %21 zam, girdi fiyatlarının hem gecikmeli hem güncel etkileri ve düşük kapasite kullanımından dolayı hizmet enflasyonu 2021’de yukarı yönlü sürpriz yapabilir.

Enflasyonun (TÜFE) Nisan’da %17 ile zirve yapmasını sonrasında ise yıl boyunca baz etkisiyle beraber yılı %11 ile kapatmasını bekliyoruz. ÜFE, enerji, gıda ve hizmet fiyatları 2021’de enflasyonun seyri açısından en kritik unsurları olacak. Dolayısıyla, TCMB’nin 1Ç21 özelinde ilave faiz artışı ihtimalinin devam ettiğini düşünüyoruz. Faiz indirimlerinin ise yaz sonuna doğru başlayabileceğini ve faiz indirimlerinin büyük kısmının yılın son çeyreğine ve 2022’nin ilk çeyreğine kalacağını değerlendiriyoruz.


İkon-ok
İrem Dışpınar 27 Ocak 2021 Çarşamba
Fed’den karar değişikliği beklenmiyor...

Bu akşam (22:00) toplantı kararlarını açıklayacak olan Fed’in  %0-%0,25 olan politika faizi bandında bir değişikliğe gitmesi beklenmiyor. Başkan Powell’ın gerçekleştireceği basın toplantısında (22:30) önümüzdeki dönem için para politikasına ilişkin yapacağı yönlendirme ve ekonomiye yönelik vereceği mesajlar takip edilecek.

 

Pandemi dolayısıyla alınan kısıtlayıcı önlemler talepte azalmaya neden olurken, ekonomik görünümüne yönelik belirsizlik yüksek kalmaya devam ediyor. Bu durum da ABD’de hem parasal hem de mali yönden ekonominin desteklenmesi gerekliliğini oluşturuyor. Son dönemde aşı konusunda ilerleme sağlanması olumlu; ancak aşıların üretimi, dağıtımı konusunda belirsizlikler devam ediyor. Öte yandan Avrupa’da virüs mutasyonu kaynaklı kaygılar yüksek iken, önümüzdeki aylar küresel çapta ekonomik açıdan zorlu olmaya devam edecek gibi görünüyor.

 

ABD’de yeni başkan ile beraber mali tarafta 1,9 trilyon dolarlık teşvik paketi açıklanırken, ekonomideki aşağı yönlü riskler ve belirsizlik para politikasının da yanında destekleyici unsur olmasını gerekli kılıyor. Fed varlık alım programı ile bilançodaki genişlemenin finansal koşullara ve ekonomiye destek sağladığını düşünürken, enflasyonun %2’ye yükselene kadar politika faiz aralığının %0,00-%0,25 bandında kalmasının uygun olacağı görüşünde.

 

Sonuç olarak; ekonomide belirgin bir toparlanma sağlanmadığı takdirde Fed’in daha sıkı para duruşuna hazırlık için öncesinde sözlü yönlendirme gerçekleştirmesini beklemeyiz. Halihazırda bilançosunu genişletmeyi sürdüren Fed’in pandeminin ekonomi üzerindeki olumsuz etkisi nedeniyle elindeki para politikası araçlarını kullanmaya devam edeceğini ve gevşemeci para politikasına yönelik söylemi ile güvercinvari duruşunu koruyacağını düşünüyoruz. Bu yöndeki söylemin korunması/mesajların verilmesi halinde belirgin bir piyasa etkisi beklemeyiz.



İkon-ok
Hilmi Yavaş 21 Ocak 2021 Perşembe
TCMB PPK Kararı Değerlendirmemiz

TCMB ileriye yönelik iletişimini güçlendirdi.

TCMB PPK piyasa ve bizim beklentimize paralel politika faizi olan 1 haftalık repo faizini %17’de sabit tuttu. Daha önce gerçekleşen iki toplantının ilkinde TCMB önce para politikasını basitleştirmiş ikincisinde ise  200 baz puan ilave faiz artışına gitmişti. Öte yandan, beklentimize paralel olarak bugünkü PPK karar metninde, enflasyon görünümündeki artan riskler yüzünden, ileriye yönelik olarak yönlendirmesini geliştirdiğini gözlemledik.

Bu noktada iki tane önemli ilavenin yapıldığını değerlendiriyoruz. İlki “sıkı para politikası duruşunun kararlı sürdürülmesi” ifadesine “uzun bir müddet” ifadesi eklenmiş. Diğer bir değişle, “sıkı para politikası” konusunda zaman perspektifi eklenmiş. Daha önce mevcut metinde yer almaya devam “veriye dayalı” ama kesinlik taşımayan “ileriye yönelik bir yönlendirme” tercih edilmişti: “2021 yılsonu tahmin hedefini dikkate alarak, enflasyonda kalıcı düşüşe ve fiyat istikrarına işaret eden güçlü göstergeler oluşana kadar”. Bu ifadeyi önemli kılan sebep ise TCMB’nin hangi noktada faiz indirimi sürecine başlayacağına dair oluşan belirsizlik. TCMB, metne eklenen “uzunca bir müddet” ifadesi ile faiz indirimi konuşmak için dahi gereken koşulları elde etmekten uzak olduğu iletişimde bulunuyor.

Karar metnine eklenen ikinci önemli ekleme ise “gerekmesi durumunda ilave parasal sıkılaşma yapılacaktır.” ifadesi. Sayın Naci Ağbal’ın TCMB başkanı olduğundan beri daha önce yayınlanan karar metninde bu ifade yer almamıştı. Veriye dayalı bu “rehberlik”, TCMB’nin enflasyon görünümündeki risklerin arttığının farkında olduğunu ve yılın ilk çeyreğinde enflasyondan yukarı yönlü bir sıçrama durumunda faiz artışı gerekebileceği “iletişimine” karşılık geliyor. 

Keza, gecikmeli maliyet enflasyonu (hem kur ve hem de küresel emtia fiyatları) ve COVİD-19’un mal/hizmet fiyatları üzerinde tam öngörülemeyen etkileri sebebiyle (asgari ücrette %21 artışın da etkisi var) enflasyonun Mart-Nisan aylarında %17’lere kadar yükselme riski hala söz konusu. Bu açıdan 3 Şubat’ta açıklanacak Ocak ayı TÜFE/ÜFE verisi bir sonraki PPK toplantısında faiz artışına gerek olup olmadığını gösterecek. TCMB “gerekirse ilave faiz artışı” yapabilirim diyerek, Ocak ayında beklentilerin üzerinde gelebilecek bir enflasyon verisi sonrası “enflasyon beklentilerinde” oluşabilecek olası bozulmanın önüne geçmeyi amaçlıyor.

Önümüzde hafta Perşembe günü (28 Ocak) TCMB yılın ilk Enflasyon Raporu’nu yayınlayacak. Rapor’ un sunumu büyük ihtimalle kamuoyuna açık ve soru-cevap bölümü ile beraber Başkan Naci Ağbal gerçekleştirecektir. Bu konuşmada TCMB başkanın iletişim konusunda bugün atılan adımları detaylandırmasını ve enflasyon patikasına dair riskleri gündeme getirmesini bekleriz. Şu aşamada, TCMB’nin öngördüğü enflasyon patikasının kısa ve orta vadede iyimser olduğunu düşünüyoruz. TCMB yıl sonunda enflasyonun %9.4’e gerilemesini beklerken, bizim beklentimiz %11 ve risklerin yukarı yönlü evirildiğini değerlendiriyoruz. TCMB’nin yıl sonu beklentisini bir “ara hedef” değerlendirdiği için Enflasyon Raporu’nda enflasyon patikasını yukarı yönlü revize etmemesi durumunda Banka’nın iletişimin etkisini kaybedebilme riski olduğunu düşünüyoruz. Dolayısıyla, önümüzdeki hafta gerçekleşecek sunumun önemli olduğunu değerlendiriyoruz.

İkon-ok
İrem Dışpınar 21 Ocak 2021 Perşembe
ECB'nin faiz oranlarında değişikliğe gitmesi beklenmiyor...

Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) faiz oranlarında bir değişikliğe gitmesi beklenmiyor. ECB  Aralık ayı toplantısında 1,35 trilyon euro büyüklüğündeki pandemi tahvil alım programını 1,85 trilyon euroya genişletmiş ve  süresini 9 ay ile Mart 2022'ye uzatmıştı. ECB’nin geçtiğimiz ayki bu ek gevşeme adımlarının önümüzdeki dönemde ekonomiye olan etkilerini/yansımalarını takip edeceğini düşündüğümüzden, bu toplantıda piyasa beklentilerine paralel beklemede kalacağını tahmin ediyoruz.

 

Avrupa’da kısıtlama önlemleri ekonomilerde yavaşlamaya neden olurken, bölgede iktisadi faaliyetlere yönelik belirsizlik yüksek seyrediyor. Özellikle de hizmet sektörü bu durumdan daha olumsuz etkileniyor. Alınan önlemlerle birlikte azalan kapasite kullanım oranına paralel bölge ekonomisinin yavaşlaması bekleniyor. ECB pandemiden çıkışta da ekonomik toparlanmanın engebeli olacağı ve dezenflasyonist baskıların güçlü ve uzun süreli olabileceği görüşünde.

 

Son toplantıdan bu yana  kısıtlamaların devamının ekonomiye olumsuz etkileri, güçlenen euronun enflasyona negatif yansıması gibi gelişmeler mevcut. ECB, enflasyonda aşağı yönlü baskıya neden olmasından dolayı güçlü eurodan rahatsız iken, bölgede yıllık enflasyon beş aydır ekside, dört aydır ise -%0,3 seviyesinde bulunmaktadır. Enflasyon  mevcut ekonomik görünüme paralel bu yılın ilk aylarında negatif tarafta kalmayı sürdürebilir.



 

Sonuç olarak;  ECB bu toplantıda genişleme kararı almasa bile gerektiğinde ek gevşeme adımları atabileceklerine yönelik mesaj verileceğini düşünüyoruz. Öte yandan maliye politikasının da temel rol oynaması gerektiği yönündeki görüşünü tekrarlayabilir. ECB’nin para politikasında bir değişikliğe gitmesi beklenmediğinden, toplantının belirgin bir piyasa etkisi yaratmasını beklemeyiz.

İkon-ok
Hilmi Yavaş 15 Ocak 2021 Cuma
Biden’ın Mali Harcama Paketi Planı Hakkında
  • 20 Ocak’ta seçilmiş ABD başkanı Joseph Biden görevine yemin ederek başlayacak. Biden, dün göreve başlamadan 1.9 trilyon dolarlık yeni bir mali harcama planının gündemdeki ilk konu olacağını açıkladı.
  • Başkan Biden’ı bu kadar güçlü yeni bir mali paket konusunda cesaretlendiren konu ise geçen hafta Georgia’da gerçekleşen senatör ara saçını Demokratların kazanmasıyla, Demokratların Senato’da tek sandalye farkla kontrolü ele geçirmesi. Bu seçim sonuçlarının belli olmasından itibaren, piyasa oyuncuları daha büyük mali harcamaların gelebileceğini öngörerek, bu ihtimalleri güçlü bir şekilde fiyatlamaya başlamıştı. Sonuç olarak ABD 10 yıllık hazine tahvil faizleri %0.90 civarından %1.20’lere doğru yükselmeye başlamıştı. Buna paralel, ABD dolarındaki değer kaybı trendi duraklamıştı.
  • Hatırlayacağınız üzere ABD’de en son Aralık ayında 892 milyar dolarlık bir ekonomiyi destekleme paketi onaylanmıştı. Geçtiğimiz Mart ayında ise 2.3 trilyon dolarlık bir mali harcama planının uygulandığını unutmamak gerekir. Dolayısıyla, 1.9 trilyon dolarlık paket yasalaşırsa, son 1 senelik süreçte ABD’nin uyguladığı mali harcama tutarı 5.2 trilyon dolara çıkmış olacak (GSYH’nin yaklaşık %20’si).
    • Yeni harcama paketinin daha çok harcanabilir geliri gerilemiş dezavantajlı hanehalkına doğrudan mali yardımı içerdiğini gözlemliyoruz. Örneğin, işsiz kalanlara mali desteğin haftalık 300 dolardan 400 dolara çıkarılması öngörülüyor. Buna ek olarak, yaklaşık her Amerikanlıya 1400 dolarlık tek seferlik bir ödeme yapılması hedefleniyor. Geçen Aralık ayında yasalaşan paket bu ödemeyi 600 dolar olarak belirlemişti. Dolayısıyla, yeni tasa tasarısı onanırsa, bu miktar 2000 dolara yükselmiş olacak. Bu paket dışında ayrıca, ABD’de saatlik asgari ücretin 7.25 dolardan 15 dolara kadar çıkarılması bekleniyor.
    • Ayrıca, COVİD-19 sebebiyle çok yıpranmış sağlık sistemine büyük mali destek söz konusu. Aşılanma programına 160 milyar dolarlık destek söz konusu. Plan eyaletlere, küçük işveren ve belediyelere 450 milyar dolarlık destek yapılması öngörülüyor.
  • Sonuç olarak 1.9 trilyon dolarlık mali harcama destek paketinin daha çok toplumun geniş tabanın yaşadığı finansal/maddi sorunları azaltmayı planlıyor. Daha çok sosyal devlet özelliğini arttırmayı hedefleyen bir yasa tasarısı. Altyapı ve yeşil enerji yatırımlarını desteklemeyi şu aşamada hedeflemiyor. Dolayısıyla, bu mali paket geniş kesimlerin harcanabilir gelirini kısa sürede arttıracağı için dayanıklı ve dayanıksız tüketim malları harcamalarını hızlı bir şekilde artırması söz konusu olacaktır. Özellikle bahar aylarıyla beraber ekonominin yeniden tam açılma yoluna girmesi ve aşılanma faaliyetlerinin hızlanması ile beraber harcamalar ve istihdam piyasası çok hızlı canlanabilir.
  • Kısa sürede ciddi bir mali harcamanın gerçekleşmesi ile beraber bu ABD Hazine’sinin daha da çok borçlanma ihtiyacı olacak. Bunun uzun vadeli tahvil faizleri üzerindeki etkisini şimdiden gözlemlemeye başladık. Öte yandan, FED’in artan tahvil ihracını ve arzını dengelemek adına aylık 120 milyar dolarlık varlık alım programında bazı değişikliklere gitmesi gerekir. Buna rağmen, 2021’de enflasyonun baz etkisiyle de olsa artacak olması varlık alım programını arttırmak bir tarafa azaltma ihtimallerinin de konuşulmasına yol açıyor. Dün FED başkanı Powell’ın varlık alım programını küçültmeyi konuşmak şimdiden anlamsız açıklaması bu endişeleri şimdilik dindirebilir. Ancak, global piyasalarda risk iştahının düşmesini engellemek adına FED’ den biran önce varlık programıyla ilgili güvercin açıklamalar yapması gerekebilir.
  • Bu kadar büyük mali yardım paketi tasarısı açıklamalarına rağmen piyasaların nispeten mesafeli tepkisinin sebebinin bu belirsizlik olduğunu düşünüyorum. Mevcut tasarı yasalaşırsa eğer 2021’ye ilişkin büyüme ve enflasyon beklentileri ciddi manada yukarı revize edilebilir. Hatta, bu noktada emtia fiyatlarında gözlenen artış trendi daha da hızlanabilir. Ayrıca, genel olarak dünyada imalat zincirleri büyük baskı altında ve bazı imalat ürünlerinde ciddi yetersizlikler söz konusu. Bu global imalat enflasyonunu daha da yukarı baskılayabilir. Bu özellikle Türkiye için çok riskli bir durum. Keza, imalat malları enflasyonu Aralık ayında %27’ye kadar yükselmişti. Yakın gelecekte tüketici fiyatları üzerinde maliyet kaynaklı yeni baskılar görebiliriz.
  • İyimser senaryoda ise FED varlık alımlarını daha da arttırabilir. Bu uzun vadeli tahvil faizlerini kısa vadede daha da baskılayabilir ve artan enflasyon beklentilerinin de sayesinde reel faizler daha da düşebilir  (eksi bölgede). Bu faizler konusunda Türkiye’nin görece cazibesini arttırır.
İkon-ok
İrem Dışpınar 14 Ocak 2021 Perşembe
TL varlıklara yabancı girişi yaşanıyor

Aşı konusundaki olumlu gelişmeler, ABD’de başkanlık yarışını Demokrat’ların kazanması, ekonomik teşvik paketinin açıklanması gibi gelişmelerin de etkisiyle geçtiğimiz yılı zirve seviyelerde tamamlayan küresel borsalarda yeni yılda da güçlü görünüm korunuyor. Mart ayından bu yana küresel borsalara paralel yükselen trendde hareket eden BIST 100 Endeksi ise 2020’de %29 oranında getiri sağladı. Özellikle de Ekim ayının sonu itibariyle oluşan yükseliş hareketinin büyük ölçüde içeriye yabancı yatırımcı girişinden kaynaklandığını söyleyebiliriz.


 

TCMB’nin haftalık yayımladığı verilerden olan yurtdışı yerleşiklerin DİBS ve hisse senedi net hareketlerine bakacak olursak; 2020 yılında yabancılar DİBS’te yaklaşık olarak 4,5 milyar dolar, hisse senedi piyasalarımızda ise 4 milyar dolarlık pozisyon azalttı. Bu da bize endeksteki %29’luk değer kazancının yerli yatırımcıların öncülüğünde gerçekleştiğini gösteriyor. Ancak yılın son çeyreğinde yabancıların yeniden TL varlıklara olan ilgisinin arttığını görüyoruz. BIST 100 Endeksi yükselen takoz formasyonu şeklindeki oluşum ile son iki buçuk ayda %39 oranında yükselirken, aylık dönemde yabancılar hisse senedi piyasalarımızda 1,7 milyar dolarlık net giriş gerçekleştirdi. DİBS’teki yabancı pozisyonun da etkisiyle TL ise dolar karşısında %12 oranında toparlandı. Küresel risk iştahındaki olumlu seyrin desteği devam ederken, yabancıların TL varlıklara olan ilgisindeki artışın TCMB’nin enflasyon ile mücadele kapsamında almış olduğu sıkılaştırıcı önlemlerden de kaynaklandığını söyleyebiliriz.



Yabancı yatırımcıların hisse senedi piyasalarımızdaki 2020’nin ilk üç çeyreğindeki 5,7 milyar dolarlık pozisyon azaltımına rağmen yerli yatırımcılar ile yükselen BIST 100 Endeksi’nin son aylarda yabancı girişi ile desteklenmesini olumlu buluyoruz. Özellikle de yabancı ilgisinin devamı endeksteki genel olarak iyimserliğin ve yükselişin eğiliminin korunması adına önemli. Ancak yaşanan belirgin yükselişin ardından endekste ara ara kâr satışlarının geldiğini görebiliriz ki, ara düzeltmelerin gelmesi yükseliş eğiliminin daha sağlıklı devamı adına olumlu olduğu görüşündeyiz.

İkon-ok
İrem Dışpınar 31 Aralık 2020 Perşembe
Küresel borsalar yılı zirve seviyelerde kapatıyor

Covid-19’un damga vurduğu senede küresel piyasalar açısından oldukça dalgalı/hareketli bir yılı geride bırakıyoruz. ABD-Çin ticaret anlaşması, düşük global faiz oranları ve büyüme oranlarındaki artış ile yılın başlarında olumlu seyir izleyen küresel piyasalar, devamında salgın vakalarının ortaya çıkması ve hızla yayılması ile sert satış baskısı altında kaldı. Mart ayının ortalarında dipleri bulan global piyasalar majör merkez bankalarının olağan ve olağan dışı toplantılarla gerçekleştirdikleri faiz indirimleri, açıkladıkları varlık alım programlar ile toparlanma eğilimi içerisine girdi. Sosyal kısıtlamalar büyümeler üzerinde baskıya-ekonomik daralmaya neden olurken, bir yandan merkez bankalarının attığı genişlemeci adımlar, diğer yandan mali taraftan hükümetlerin açıkladığı teşvik paketleri piyasalara olumlu yansıdı. En kötünün geride kaldığı dönem olan Mart ayından bu yana küresel borsalar yükselen trendde hareket ederken, aşı konusundaki olumlu gelişmeler, ABD’de teşvik paketinin açıklanması-bu taraftan daha da destek beklentileri ile tarihi zirve seviyelerde yılı kapatmaya hazırlanıyor. Yurtdışı borsalardaki olumlu seyrin yanı sıra TCMB’nin fiyat istikrarını sağlamak adına son aylarda gerçekleştirdiği faiz artırımlarının olumlu etkileri BIST 100 Endeksi’nde yeni rekorları beraberinde getirdi.

 

2020 yılı içerisinde gelişmekte olan ülke piyasalarının performansını değerlendirecek olursak; yerel para cinsinden BIST 100 Endeksi’nin en yüksek getiriyi sağlayan borsaların başında geldiğini söyleyebiliriz. TL’de son dönemde yaşanan toparlanma endeksin performansına olumlu yansıdı.


Enflasyondaki artış, ülke risk primindeki yükseliş gibi nedenler yıl içerisinde TL’de baskının yaşanmasına neden oldu. Buna paralel TL dolar karşısında en fazla değer kaybeden  gelişmekte olan ülke para birimleri arasında yer alıyor.


2021 yılında beklentilerimize değinecek olursak; aşının dağıtılmasının ve uygulanmasının olumlu etkilerinin yanı sıra Ocak ayının ortasında göreve gelecek olan yeni ABD Başkanı Biden ile beraber yıl genelinde mali taraftan daha fazla destek adımları görebiliriz. Global faiz oranları düşük seyrederken, getiri arayışı ile gelişmekte olan ülke varlıklarına fon girişi yaşanabilir. Bu durumda; yaşanan değer kaybının ardından TL’de, TCMB’nin para politikasının olumlu yansımasının da etkisiyle toparlanma çabası görebiliriz. Özellikle de yeni yılda tatil etkisinin geçip, yabancı katılımının artması TCMB’nin son adımlarını daha çok değerlendirilmesini sağlayabilir. Bu durumda TL’deki toparlanmanın ve endekste yeni zirvelerin devamını görebiliriz.  

İkon-ok
Back to Top