Önerilen Sonuçlar()
Mobil Uygulamayı İndir
QNB Invest
© 2018 QNB Invest A.Ş.
ABD’de büyüme ve enflasyon beklentilerinin artması, Fed’in normalleşmeye daha yakın olduğuna dair tahminler nedeniyle; ABD tahvil faizleri yükseliş eğilimi gösteriyor. Küresel gıda fiyatlarının yüksek seyri, emtia fiyatları, hükümetin açıkladığı ekonomik teşvik paketinin harcama yoluyla enflasyonda yukarı yönlü baskı sebebi olması dolayısıyla enflasyon beklentileri yükseldi. ABD’de büyüme tahminleri ise bu yılın ikinci çeyreğinden itibaren kısıtlama önlemlerinin hafifletilmesi ile ekonomilerde toparlanma ve mali gevşeme kanalından da harcanabilir gelirin artması beklentileri ile yıllık bazda %4 civarında %6’ya yükselmiş durumda. Buna paralel ABD 10 yıllık tahvil faizi %1,50’ye yakın son bir yılın en yüksek seviyelerine ulaşmış durumda.
ABD 10 yıllık tahvil faizi
ABD’de tahvil faizleri küresel piyasalarda bu aşamada ara ara kâr satışlarına neden olurken, önümüzdeki dönem için seyrini yakından izlemekte fayda var. ABD faizlerindeki yükselişin neden önemli olduğuna değinecek olursak; hem şirketlerin borçlanma maliyetleri, değerlemeler açısından önemli iken, hem de halihazırda gevşek para politikası ile her ay ekonomiye destek veren Fed’in normalleşmeye ne derece yakın olduğu anlaşılmaya çalışılıyor. Önümüzdeki dönemde ABD’de enflasyonun/büyümenin/beklentilerin Fed’in tahminlerinin de ötesinde toparlanması; Banka’nın tahvil alımlarının miktarına yönelik ayarlama yapmasına neden olabilir. Piyasalar bol likiditenin varlığı ile destek bulurken, Fed’den normalleşmeye yönelik adım beklentilerinin artması, Fed üyelerinin bu yönde mesajlar vermesi piyasalarda daha uzun vadeli satış dalgasına neden olabilir. Dolayısıyla da ABD’de ekonominin büyümesi, bu durumun şirkete olumlu yansıması pozitif bir gelişme iken, Fed’in parasal desteğini daha etkin bir şekilde azaltmasına neden olmayacak ayarda gerçekleşmesi küresel piyasaların seyri açısından önemli olacaktır. Buna paralel bu ay Fed’in toplantı kararlarında Banka’nın önümüzdeki dönem için para politikasının devamına yönelik stratejisi anlaşılmaya çalışılacak.
ABD’de son aylarda enflasyon oranı arz kaynaklı olmak üzere; global ara malı kıtlığı ve küresel gıda fiyatlarındaki artış eğilimi, emtia fiyatlarındaki yükseliş ile beraber yukarı yönlü hareket etti. Bu gelişmelerin yanı sıra Fed, bir yandan gevşemeci para politikası ile aylık tahvil alımlarına devam ederken, ABD’de 1,9 trilyon dolar olarak planlanan ekonomik teşvik paketinin mal ve hizmet fiyatlarında yukarı yönlü baskı yapacağı beklentisi mevcut. Diğer yandan da virüs salgınında vaka sayılarında arzu edilen düşüşün yaşanması-aşılama programlarının başarılı olması neticesinde, bu yılın ikinci çeyreğinden itibaren kısıtlama önlemlerinin hafifletilmesi halinde ekonomilerin toparlanması bekleniyor. Öte yandan mali gevşeme kanalından da ise harcanabilir gelir artış gösterebilir. Tüm mevcut gelişmelerin yanı sıra toplam talepte artış tahminleri de ABD’de enflasyon beklentilerinin yukarı gelmesine neden oluyor. Enflasyon beklentilerindeki yükselişe ek olarak yüksek borçluluğun da etkisiyle ABD tahvil faizlerinin artış eğiliminde olduğunu görüyoruz. Özellikle de ABD 10 yıllık tahvil faizi %1,33 civarını test ederek son bir yılın en yüksek seviyesine ulaştı.
ABD faizlerindeki yükselişin neden önemli olduğuna değinecek olursak; hem şirketlerin borçlanma maliyetleri, değerlemeler açısından önemli iken, hem de halihazırda gevşek para politikası ile her ay ekonomiye destek veren Fed’in normalleşmeye ne derece yakın olduğu anlaşılmaya çalışılıyor. Dolayısıyla da kısa vadede ABD tahvil faizlerinin seyrini izlemekte fayda var. Bu aşamada tahvil faizlerindeki yükseliş risk iştahında bir düşüş ve gelişmekte olan ülke piyasalarda bir satış baskısına neden olmadı. Ancak önümüzdeki dönemde-kısa vadede ABD’de enflasyonun Fed’in hedef seviyelerine yaklaşması, enflasyon beklentilerindeki artışın sürmesi gibi gelişmeler küresel piyasalarda satış baskısına neden olabilir. Ancak pandemi dolayısıyla orta-uzun vadede hem ABD’de hem de küresel ekonomide aşağı yönlü risklerin devam etmesi ve ilerleme sağlanmasının zaman alacağını düşünürken, ABD’de enflasyon belirgin bir yükselişin yaşanmasının zor olduğunu tahmin ediyoruz.
Pandemi nedeniyle alınan kısıtlayıcı önlemler ile geçtiğimiz yılın ikinci çeyreğinde sert şekilde daralan küresel ekonomiler, bu önlemlerin hafifletilmesi ile sonraki çeyreklerde genel itibariyle toparlandı. Aşağıdaki grafikte görüleceği üzere 2020’nin ikinci çeyreğinde yıllık bazda %31,7 oranında küçülen ABD ekonomisi, Fed’in ek parasal gevşeme adımlarının etkileri, ekonominin daha fazla açılması gibi faktörler ile üçüncü çeyrekte yıllık bazda %33,4 oranında büyüdü. Çin’de de genel itibariyle büyüme eğilimi korunurken, Euro Bölgesi ekonomisi için aynı şeyi söylemek zor. Pandemi öncesindeki bazı yapısal sorunlar, yüksek borçluluk, Brexit süreci gibi gelişmeler ile aşağı yönlü baskı altında olan bölge ekonomisinde; salgına bağlı olarak ekonominin bir kısmının kapatılması da eklenince olumsuz tablo derinleşti. ECB elindeki para politikası araçları ile ek gevşeme gerçekleştirse de, Avrupa’da virüste mutasyon endişeleri, bazı kısıtlama önlemlerinin devamı, geçmişten gelen sorunlar ekonomiyi negatif etkilemeye devam ediyor.
Bu yılın geneline bakıldığında; dünyada özellikle de ABD’de hem para hem de maliye politikaları ekonomileri destekleyici unsur olmaya devam ediyor. Vaka sayılarında arzu edilen düşüşün yaşanması-aşılama programlarının başarılı olması neticesinde, bu yılın ikinci çeyreğinden itibaren kısıtlama önlemlerinin hafifletilmesi halinde özellikle de Avrupa’da ekonomilerin toparlandığını görebiliriz. Bu durumda hizmet ve ulaşım sektörleri destekleyici unsur olarak öne çıkabilir. Dünyada düşük faizli para politikası eğilimi sürerken, ABD’de yeni başkanlık dönemi ile beraber ekonomik teşvik paketi beklentileri hali hazırda küresel piyasaları desteklemeye devam ediyor. Önümüzdeki dönemde vaka sayılarındaki azalış, ekonomilerin açılması gibi gelişmelerin yaşanması, bu yıl piyasalarda mevcut olumlu havanın devamını sağlayacaktır. Ancak bu durumu tersine çevirecek ne olabilir diye düşünüldüğünde; Fed’in normalleşme sürecine beklentilerden erken başlaması olabilir. ABD ekonomisinin beklentilerin üzerinde toparlanması, enflasyonun ise Fed’in hedef seviyelerine ulaşması halinde bu gelişmeler piyasalarda satış dalgası için risk unsuru olarak değerlendirilebilir. Ancak mevcut durumda bu senaryonun şu an için ön planda olmadığını söyleyebiliriz.
Aşı konusundaki olumlu gelişmeler, ABD’de başkanlık yarışını Demokrat’ların kazanması, ekonomik teşvik paketinin açıklanması gibi gelişmelerin etkisiyle küresel piyasalardaki geçtiğimiz yılın son çeyreğindeki olumlu hava genel olarak korunuyor. Gelişmekte olan ülke piyasalarına giriş yaşanırken, yılın son çeyreğinde yabancıların yeniden TL varlıklara olan ilgisinin arttığını görüyoruz. Bu durumun TCMB’nin enflasyon ile mücadele kapsamında son aylarda almış olduğu sıkılaştırıcı önlemlerden/faiz artırım kararlarından kaynaklandığını söyleyebiliriz. Küresel risk iştahındaki olumlu seyrin desteği devam ederken, TCMB’nin haftalık yayımladığı yurtdışı yerleşiklerin DİBS ve hisse senedi net hareketlerine bakacak olursak; Kasım ayının ortasından bu yana faiz artırımlarının gerçekleşmesine paralel hisse senedi piyasalarımıza 1,3 milyar dolar, DİBS’e ise 3,5 milyar dolarlık giriş gerçekleşti. Geçtiğimiz yılın üçüncü çeyreğinde belirgin değer kaybı gösteren TL ise, yabancı sermaye akımları, TCMB’den faiz artırım beklentileri ile son dönemde değer kazanırken, gelişmekte olan ülke para birimlerine göre olumlu performans gösteriyor. Aşağıdaki grafikten de görüleceği üzere, Kasım ayının ortasından bu yana TL dolar karşısında %12 değer kazancı ile olumlu seyir izledi. AB ile yaptırım konusunda yaşanan yapıcı gelişmeler de TL’nin performansına destek sağladı.
TL’deki son değer kazancına rağmen yıllık enflasyon %15 ile beklentilerin üzerinde gerçekleşti. Küresel gıda, işlenmiş ara malı fiyatlarında artış trendi devam ederken, bu durum enflasyonda yukarı yönlü baskıya neden oluyor. Nisan ayına kadar enflasyonda artış trendi sürebilir. Buna paralel TCMB’nin bu ayki toplantısında faiz artırımı gerçekleştirmesi ve sıkı para politikasının devamına yönelik söylemine vurgu yapması TL’yi savunmaya devam edebilir. USD/TL’de 7,09 desteğinin aşağı kırılması geri çekilmenin devamı adına takip edilebilir.
Bu akşam (22:00) toplantı kararlarını açıklayacak olan Fed’in %0-%0,25 olan politika faizi bandında bir değişikliğe gitmesi beklenmiyor. Başkan Powell’ın gerçekleştireceği basın toplantısında (22:30) önümüzdeki dönem için para politikasına ilişkin yapacağı yönlendirme ve ekonomiye yönelik vereceği mesajlar takip edilecek.
Pandemi dolayısıyla alınan kısıtlayıcı önlemler talepte azalmaya neden olurken, ekonomik görünümüne yönelik belirsizlik yüksek kalmaya devam ediyor. Bu durum da ABD’de hem parasal hem de mali yönden ekonominin desteklenmesi gerekliliğini oluşturuyor. Son dönemde aşı konusunda ilerleme sağlanması olumlu; ancak aşıların üretimi, dağıtımı konusunda belirsizlikler devam ediyor. Öte yandan Avrupa’da virüs mutasyonu kaynaklı kaygılar yüksek iken, önümüzdeki aylar küresel çapta ekonomik açıdan zorlu olmaya devam edecek gibi görünüyor.
ABD’de yeni başkan ile beraber mali tarafta 1,9 trilyon dolarlık teşvik paketi açıklanırken, ekonomideki aşağı yönlü riskler ve belirsizlik para politikasının da yanında destekleyici unsur olmasını gerekli kılıyor. Fed varlık alım programı ile bilançodaki genişlemenin finansal koşullara ve ekonomiye destek sağladığını düşünürken, enflasyonun %2’ye yükselene kadar politika faiz aralığının %0,00-%0,25 bandında kalmasının uygun olacağı görüşünde.
Sonuç olarak; ekonomide belirgin bir toparlanma sağlanmadığı takdirde Fed’in daha sıkı para duruşuna hazırlık için öncesinde sözlü yönlendirme gerçekleştirmesini beklemeyiz. Halihazırda bilançosunu genişletmeyi sürdüren Fed’in pandeminin ekonomi üzerindeki olumsuz etkisi nedeniyle elindeki para politikası araçlarını kullanmaya devam edeceğini ve gevşemeci para politikasına yönelik söylemi ile güvercinvari duruşunu koruyacağını düşünüyoruz. Bu yöndeki söylemin korunması/mesajların verilmesi halinde belirgin bir piyasa etkisi beklemeyiz.
Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) faiz oranlarında bir değişikliğe gitmesi beklenmiyor. ECB Aralık ayı toplantısında 1,35 trilyon euro büyüklüğündeki pandemi tahvil alım programını 1,85 trilyon euroya genişletmiş ve süresini 9 ay ile Mart 2022'ye uzatmıştı. ECB’nin geçtiğimiz ayki bu ek gevşeme adımlarının önümüzdeki dönemde ekonomiye olan etkilerini/yansımalarını takip edeceğini düşündüğümüzden, bu toplantıda piyasa beklentilerine paralel beklemede kalacağını tahmin ediyoruz.
Avrupa’da kısıtlama önlemleri ekonomilerde yavaşlamaya neden olurken, bölgede iktisadi faaliyetlere yönelik belirsizlik yüksek seyrediyor. Özellikle de hizmet sektörü bu durumdan daha olumsuz etkileniyor. Alınan önlemlerle birlikte azalan kapasite kullanım oranına paralel bölge ekonomisinin yavaşlaması bekleniyor. ECB pandemiden çıkışta da ekonomik toparlanmanın engebeli olacağı ve dezenflasyonist baskıların güçlü ve uzun süreli olabileceği görüşünde.
Son toplantıdan bu yana kısıtlamaların devamının ekonomiye olumsuz etkileri, güçlenen euronun enflasyona negatif yansıması gibi gelişmeler mevcut. ECB, enflasyonda aşağı yönlü baskıya neden olmasından dolayı güçlü eurodan rahatsız iken, bölgede yıllık enflasyon beş aydır ekside, dört aydır ise -%0,3 seviyesinde bulunmaktadır. Enflasyon mevcut ekonomik görünüme paralel bu yılın ilk aylarında negatif tarafta kalmayı sürdürebilir.
Sonuç olarak; ECB bu toplantıda genişleme kararı almasa bile gerektiğinde ek gevşeme adımları atabileceklerine yönelik mesaj verileceğini düşünüyoruz. Öte yandan maliye politikasının da temel rol oynaması gerektiği yönündeki görüşünü tekrarlayabilir. ECB’nin para politikasında bir değişikliğe gitmesi beklenmediğinden, toplantının belirgin bir piyasa etkisi yaratmasını beklemeyiz.